Kategoriler
Sağlık

Yeni bir yaklaşım olan aralıklı açlık yöntemleri ve sağlık üzerine etkileri

GİRİŞ
Günümüzde, özellikle vücut ağırlığı kaybı ve metabolik sağlık üzerindeki etkilerinden dolayı aralıklı açlık yöntemleri, dikkat çeken konular
arasında yer almaktadır (1). Dünya çapında obezite prevalansının, 1975 yılından bu yana neredeyse üç kat arttığı görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü
2016 verilerine göre, 18 yaş üstü 1.9 milyardan fazla yetişkin aşırı kilolu, 650 milyondan fazla yetişkin ise obezdir (2). Obezite prevalansındaki bu artış,
vücut ağırlık yönetimi için farklı beslenme yaklaşımı arayışlarını da beraberinde getirmektedir. Aralıklı açlık yöntemleri de bu yeni yaklaşımlardan biridir.
Açlık süreleri ve sıklığına bağlı olarak farklı aralıklı açlık uygulamalarının olduğu bilinmektedir. Aralıklı açlık yöntemlerinin vücut ağırlığı ve metabolik
sağlık üzerindeki etkileri çeşitli mekanizmalarla açıklanmaktadır. Bu mekanizmalardan ilki, açlık evrelerinde keton cisimciklerinin oluşumudur. Ayrıca
bu yöntemin, sirkadiyen ritim ve gastrointestinal mikrobiyota üzerindeki olumlu etkileri sayesinde, obezite ve metabolik sağlığı iyileştirebileceği
düşünülmektedir (1,3,4). Bu derleme makalenin amacı, aralıklı açlık yöntemlerine genel bir bakış
sağlamak, sağlık üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin fizyolojik mekanizmalarını tartışmaktır.
Aralıklı Açlık Yöntemleri
Farklı birkaç varyantı olan aralıklı açlık yöntemleri, vücut ağırlığı ve çeşitli hastalıklar üzerindeki etkileri nedeniyle ilgi gören bir yaklaşım olmuştur. Alternatif
gün açlık, modifiye açlık, zaman kısıtlı beslenme ve dini ya da manevi amaçlar için uygulanan dini oruç, yaygın olarak kullanılan aralıklı açlık türlerindendir.
Aralıklı açlığın uygulanma yöntemleri Tablo 1’de gösterilmiştir (1). Alternatif gün açlık, bir gün (24 saat) yiyecek ve içeceklerin istenildiği kadar tüketildiği,
ertesi gün (24 saat) enerji içeren yiyecek ve içeceklerin tüketilmediği günleri kapsayan bir yöntemdir. Sıfır enerji alımındaki zorluklar nedeniyle bu yöntem,
açlık günlerinde saat 12:00-14:00 arasında enerji ihtiyacının en fazla %25’ini tüketecek şekilde bir öğün beslenerek de uygulanabilmektedir (5). Modifiye açlık ise, kişinin haftanın beş günü yiyecek ve içeceklerin istenildiği kadar tüketildiği (ad-libitum), haftanın iki günü ise yaklaşık <500 kkal’nin altında besin tüketiminin olduğu, günlük enerji gereksinmesinin %25’ini karşılayacak şekilde uygulanan bir yaklaşımdır (6). Bu yöntem, art arda iki gün boyunca
şiddetli enerji kısıtlaması ve diğer beş gün boyunca ad libitum içeren popüler 5:2 yaklaşımının temelidir (1). Bir diğer aralıklı açlık yöntemi ise zaman kısıtlı
beslenme modelidir. Bu yöntem, bireylerin günün belirli saat diliminde olmak koşuluyla, kendi isteklerine bağlı olarak enerji tüketimlerine olanak
tanır (7). Ne yenildiğinden daha çok, ne zaman yenildiğine odaklanan zaman kısıtlı beslenme modeli, beslenme saatinin günlük sirkadiyen ritmin
aktif fazıyla senkronize olarak planlanması, besin alımının günde yaklaşık 8 saat veya daha az süre yapıldığı, bunun dışındaki saatlerde besin alımının
kısıtlanması temeline dayanır (7,8). Bu yöntem, 16:8, 18:6 ve 20:4 olmak üzere üç varyanttan oluşur. En sık kullanılan 16:8 yöntemi, 16 saatlik açlık ve ardından 8 saatlik beslenme seansından oluşur (9). Beslenme zamanının günün hangi saat aralığında olacağı konusunda henüz fikir birliği yoktur. Konuyla ilgili yapılan insan çalışmalarında beslenme periyotları, erken zaman kısıtlı beslenme (eZKB) (saat 08:00-

Tablo 1. Farklı aralıklı açlık yöntemlerinin haftalık programına genel bakış (1)
Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar
AGA Açlık Beslenme Açlık Beslenme Açlık Beslenme Açlık
MA Açlık Açlık Beslenme Beslenme Beslenme Beslenme Beslenme
ZKB ≥12saat Açlık ≥12saat Açlık ≥12saat Açlık ≥12saat Açlık ≥12saat Açlık ≥12saat Açlık ≥12saat Açlık
AGA: Alternatif Gün Açlık, MA: Modifiye Açlık, ZKB: Zaman Kısıtlı Beslenme
*AGA ve MA’da açlık periyodunun hangi gün olacağı isteğe göre düzenlenebilmektedir.

Bes Diy Derg 2020;Erken Görünüm:1-9 3 14:00), gün ortası zaman kısıtlı beslenme (saat 10:00- 17:00) ve geç zaman kısıtlı beslenme (gZKB) (saat
12:00-20:00) olmak üzere sınıflandırılmıştır (10). Yapılan çalışmalar, beslenmenin endojen sirkadiyen ritimlere en uygun şekilde ayarlanması için günün erken saatlerinde gerçekleştiği eZKB’nin, obezite ve kardiyometabolik parametreler üzerinde umut verici sonuçlar bildirmektedir (11,12). Ancak eZKB’nin
bazı kişiler için sürdürülebilirliğinin daha zor olabileceği gösterilmiştir. Bu nedenle, zamanlamayı planlarken daha fazla bağlılık elde etmek ve uzun
vadeli sağlık yararlarını artırmak için bir bireyin kronotipinin dikkate alınmasının önemli olabileceği vurgulanmaktadır (13).
Çeşitli aralıklı açlık yöntemlerine uyumun ne düzeyde olduğu konusunda yapılan çalışmalar sınırlıdır. Yapılan bir çalışmada, modifiye açlık ve sürekli enerji
kısıtlaması diyetine bağlılık oranları karşılaştırılmış, sürekli enerji kısıtlaması uygulanan kişilerde memnuniyetsizlik nedeniyle uygulanan diyeti bırakma
oranı %29, modifiye açlık grubundaki kişilerde ise %38 olmak üzere daha yüksek bulunmuştur (14). Zaman kısıtlı beslenme ile ilgili Gabel et al. (15)’un
yapmış olduğu çalışmada diyete bağlılık oranı %80 olarak saptanmıştır. Varady et al. (5)’un yaptıkları çalışmada ise normal vücut ağırlığına sahip ve obez
bireylere 12 hafta boyunca alternatif gün açlık diyeti uygulanmıştır. Katılımcılar, açlık günlerinde saat 12:00-14:00 arasında, ortalama 400-600 kkal olmak
üzere enerji ihtiyaçlarının %25’ini tüketmiş, diğer günlerde ise adlibitum beslenmişlerdir. Başlangıçta diyete bağlılık %98 olarak belirlenmiş ve çalışmanın
sonunda bu oranda bir düşüş saptanmamıştır.
Aralıklı Açlığın Etki Mekanizmaları
Aralıklı açlık yöntemlerinin sağlık üzerindeki etkisinin, sadece vücut ağırlığı kaybından ibaret olmadığı, bu yaklaşımın, kardiyovasküler
hastalıklar, nörodejeneratif hastalıklar, inflamasyon ve kanser gibi çok çeşitli hastalıklar ile ilişkili olabileceği bildirilmiştir (16). Aralıklı açlığın sağlığı
nasıl etkilediği konusu farklı mekanizmalarla açıklanmaktadır. Bu mekanizmalardan birincisi; aralıklı açlığın açlık evrelerinde keton cisimciklerinin
oluşmasıdır. Glikoz ve yağ asitleri hücreler için temel enerji kaynaklarıdır. Yemekten sonra, enerji için glikoz kullanılırken, yağ adipoz dokuda trigliserit
olarak depolanır. Açlık sırasında enerji ihtiyacını karşılamak için, trigliseritler yağ asitlerine ve gliserole parçalanır. Karaciğer, açlık sırasında yağ
asitlerini birçok doku ve özellikle beyin için büyük bir enerji kaynağı olan keton cisimlerine dönüştürür. Tokluk sırasında keton cisimlerinin kan seviyeleri
düşüktür ve açlık başladıktan sonra 8-12 saat içinde yükselir (3,17). Bu yanıtın zamanlaması, aralıklı açlık yöntemlerin açlık döneminde, keton oluşumunun
göstergesidir. Keton cisimleri sadece enerji kaynağı değildirler (17). Önemli hücresel yolakları etkileyen, metabolizma üzerinde önemli fonksiyonları olan,
sağlığı ve yaşlanmayı etkilediği bilinen birçok protein ve molekülün [peroksizom proliferatör-aktive edilmiş reseptör γ koaktivatör la (PGC-la) gibi] ekspresyonunu ve aktivitesini düzenleyen maddelerdir (18). Ayrıca, keton cisimlerinin beyin sağlığı, psikiyatrik ve nörodejeneratif bozukluklar ile ilişkili olan beyin türevli nörotrofik faktörün gen ekspresyonunu uyardıkları bilinmektedir (17). Aralıklı açlığın, sağlığı etkileme mekanizmalarından bir diğeri ise sirkadiyen ritim üzerindeki etkileri ile metabolik regülasyonu sağlamasıdır. Besinler ve yemek yeme zamanlaması sirkadiyen ritmi
etkilemektedir. Normal beslenme saatleri dışında, özellikle gece geç saatlerde yemek yemenin, sirkadiyen ritmi bozarak enerji dengesini etkilediği, böylece
obezite, diyabet ve kardiyovasküler hastalıkların gelişimine neden olabileceği bildirilmiştir (19). Aralıklı açlık yöntemlerinin, insan sirkadiyen ritmine uygun olduğu, bu sayede obezite ve diğer kronik hastalıklara karşı koruyucu bir yaklaşım olabileceği ileri sürülmektedir (4).
Aralıklı açlık, aynı zamanda bağırsak mikrobiyal kompozisyonunu etkileyerek, sağlığı koruyucu etki gösterebilmektedir. Açlık sırasında, asetat ve laktat gibi mikrobiyota fermentasyon ürünleri artmaktadır. Bu ürünler, bej hücrelerde (beyaz adipoz dokudan kahverengi adipoz dokuya geçiş

4 Bes Diy Derg 2020;Erken Görünüm:1-9 süreci) monokarboksilat taşıyıcı-1 ekspresyonunun regülasyonu ile obezite, insülin direnci ve
karaciğer yağlanmasının tedavisinde yardımcı olabilmektedirler. Yapılan bir çalışmada, aralıklı açlığın, adipoz dokuda kahverengi yağ dokusunu
arttırdığı ve bağırsak mikrobiyotasını değiştirerek obezite oranını azalttığı gösterilmiştir (20). Son olarak, aralıklı açlık yöntemlerinin, yemek yeme için mevcut süreyi azalttığı, böylece toplam enerji alımını ve obezite riskini azaltabileceği öne sürülmektedir (4). Açıklanan bu mekanizmalar sayesinde, aralıklı açlık yöntemlerinin vücut ağırlığı kaybının sağlanmasında, dolayısıyla obezitenin tedavisinde olumlu etkilerinin olabileceği
düşünülmektedir. Araştırma verileri, aralıklı açlık yönteminin kanser üzerinde de etkisinin olabileceğini desteklemektedir (16,17). Kanser tedavisinde kemoterapi, radyoterapi gibi hedefe yönelik tedaviyi daha da iyileştirmek için yeni terapötik stratejilerin geliştirilmesi amacıyla yapılan
çalışmalar, enerji kısıtlamasının, normal hücreleri korurken otofajiyi modüle etmek ve kemoterapi, radyoterapi gibi antikanser tedavilerinin etkinliğini
arttırmak için yararlı bir yaklaşım olabileceğini göstermektedir (21). Aralıklı açlık yöntemlerinin, kanser hücrelerinin enerji metabolizmasını bozduğu,
büyümelerini engellediği ve onları klinik tedavilere daha duyarlı hale getirdiği düşünülmektedir (17). Altta yatan mekanizmanın ise aralıklı açlığın,
insanlarda kanser oluşumuna ve ilerlemesine aracılık ettiği düşünülen insülin, sitokinler ve inflamasyonla ilişkili moleküller olan leptin ve adiponektin gibi bir dizi kanser riski biyobelirteçleri üzerindeki etkisinden kaynaklanabileceği bildirilmektedir (16). Ayrıca aralıklı açlığın, birçok kanser türünün ilerlemesini geciktirmede kemoterapi kadar etkili olabileceğini, sağlıklı hücreleri kemoterapinin aksine toksik etkilerden koruyabildiğini bildirilmiştir. Klinik çalışmalar doğrulanırsa, açlık döngülerinin, kemoterapi endikasyonu olmayan erken evre kanser hastaları veya kemoterapi alan ve nüks riski yüksek, daha ileri maligniteleri olan hastalar için kemoterapiye bir alternatif olabileceği düşünülmektedir. Ek olarak, kemoterapi ile birlikte açlık döngüleri, hem tümör ilerlemesini geciktirerek hem de yan etkileri azaltarak ileri evre kanser hastalarının hayatta kalma süresini uzatabilmektedir (22). Ayrıca, kemirgenlerde normal yaşlanma sırasında kendiliğinden gelişen tümörlerin oluşumunu azalttığı ve kemoterapi duyarlılıklarını arttırırken birçok indüklenmiş tümör türünün
büyümesini baskıladığı bildirilmiştir (17). İnsanlarda aralıklı açlık yöntemlerinin kanser üzerindeki etkisine yönelik yapılan çalışmalar sınırlıdır. Kötü
huylu bir beyin tümörü türü olan glioblastomlu hastaları içeren çeşitli vaka çalışmaları, aralıklı açlığın tümör büyümesini baskılayabildiğini ve sağkalımı
uzatabildiğini düşündürmektedir (17,23). Groot et al. (2015)’un yapmış oldukları çalışmada, kemoterapi başlangıcından 24 saat önce ve kemoterapiden 24 saat sonra uygulanan kısa süreli açlığın, kemoterapinin neden olduğu kemik iliği toksisitesini azalttığı ve mononükleer hücrelerinde kemoterapiye bağlı oluşan DNA hasarını azaltarak iyileşmesini hızlandırdığı gösterilmiştir (24). Artan kanıtlar, aralıklı açlığın birtakım biyolojik yolları tetikleyerek yaşlanmayı geciktirebileceğini de düşündürmektedir. Bunlardan ilki, aralıklı açlığın, oksidatif stres ve inflamasyonun azaltılmasına yönelik oluşturduğu olumlu etkilerden kaynaklanmaktadır (25). Aralıklı açlığın yaşlanma üzerindeki diğer etkilerinin ise otofajinin uyarılması ve ketogenez sonucu oluşabileceği bilinen, yaşlanma ve yaşlanmaya bağlı hastalıklar ile ilişkilendirilen önemli bir hücresel sinyal molekülü olan Mammalian Target of Rapamycin (mTOR) yolunun inhibisyonu olabileceği bildirilmiştir (3). Bunlara ek olarak, aralıklı açlık uygulamalarının, insülin benzeri büyüme faktörü (IGF-1), dolaşımdaki glikoz ve insülin seviyelerinde yarattığı düşüşler, ayrıca IGF-1 inhibe edici proteinlerden biri olan insülin benzeri büyüme faktörü bağlayıcı proteinde (IGFBP1) yarattığı artışlardan dolayı, yaşlanmayı geciktirme üzerinde olumlu etkilerinin olabileceğini düşünülmektedir (3,26). İlerleyen yaş ve özellikle orta yaştan sonra fazla enerji alımının, inme, Alzheimer ve Parkinson hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıkların oluşum riskini arttırdığı

Bes Diy Derg 2020;Erken Görünüm:1-9 5 bildirilmiştir (27). Ayrıca, bu hastalıklarda meydana gelen nöron dejenerasyonunun ve ölümünün, mitokondriyal disfonksiyon, oksidatif hasar, bozulmuş lizozom fonksiyonu ve hücresel kalsiyum homeostazının düzensizliğinden kaynaklanabileceği görüşü bulunmaktadır (16). Aralıklı açlığın, hem yaşlanma, hem de farklı hücresel mekanizma yoluyla nörodejeneratif hastalıklar üzerinde olumlu etkilerinin olabileceği belirtilmektedir (28). Aralıklı açlık, mitokondriyal fonksiyonun desteklenmesi ve otofajinin, nörotrofik faktör üretiminin, antioksidan savunmaların ve DNA onarımının uyarılması dahil olmak üzere çoklu mekanizmalar yoluyla nöronal stres direncini arttırmaktadır. Ayrıca, oksidatif
olarak hasar görmüş moleküllerin ve inflamasyonun azaltılması yoluyla da sinir sistemi üzerinde yararlı etkilerinin olduğu düşünülmektedir (28). Bunun
yanında, Alzheimer ve Parkinson etyopatogenezinden sorumlu eksitotoksisiteyi (nöron kaybı) önleyebilen GABAerjik (γ-aminobutirik asitile ilişkili) inhibitör
nörotransmisyonu arttırdığı da bildirilmektedir (17). Nörodejeneratif hastalığı bulunan veya risk altında olan kişilerde, aralıklı açlık yöntemlerinin
etkilerinin incelendiği kontrollü çalışmalar henüz bulunmamaktadır. Ancak aralıklı açlığın, Alzheimer hastalığı ve Parkinson hastalığı bulunan
hayvan modellerinde nöronları koruyabileceği, hastalık süreçlerinin başlamasını ve ilerlemesini geciktirebileceğine dair güçlü kanıtlar vardır (17,29).
Tüm bu mekanizmalar, aralıklı açlığın obezite ve çeşitli hastalıklar üzerinde etkili bir yaklaşım olabileceği görüşünü desteklemektedir. Ancak bu
etkiler, uygulanan aralıklı açlık yönteminin türüne göre değişiklik göstermektedir (8). Alternatif Gün Açlığın Sağlık Üzerindeki Etkilerine
Yönelik Çalışmalar
Alternatif gün açlığın beden kütle indeksi 20.0- 29.9 kg/m2 aralığında olan bireylerde vücut ağırlık kaybı üzerine etkisinin incelendiği bir çalışmada, 32 katılımcı 12 hafta boyunca, alternatif gün açlık grubu veya kontrol grubu olmak üzere randomize edilmiştir.
Çalışmanın sonunda alternatif gün açlık grubundaki katılımcıların vücut ağırlıklarının 5.2±0.9 kg ve vücut yağ kütlelerinin 3.6±0.7 kg azaldığı, bu azalmanın
istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirtilmiştir (5). Yapılan bir meta analiz çalışmasında, alternatif gün açlık ile çok düşük enerjili diyetler, vücut ağırlık
kaybı, vücut yağ kütlesi ve yağsız kütle açısından karşılaştırılmış ve alternatif gün açlığın etkili bir yöntem olduğu, bazı kişilerde uyum kolaylığı sağladığı
belirtilmiştir. Ayrıca yağsız kütlenin korunmasını sağlayıp, daha fazla yağ kütlesi kaybına neden olmasından dolayı tercih edilebileceği bildirilmiştir
(30).
Aralıklı açlık yöntemlerinin, vücut ağırlığı denetimi üzerindeki etkilerinin yanı sıra metabolizma üzerinde de etkili olabileceği bildirilmektedir. Genel olarak, bu beslenme yaklaşımının, plazma glukoz düzeyinin regülasyonu, depo glikojenin azalması, lipolizisin artması ve keton oluşumu, dolaşımda leptin düzeyinin azalması ve adiponektin seviyesinin artması gibi metabolik etkilere yol açabileceği belirtilmektedir (8). Alternatif gün açlık metabolik
belirteçler üzerindeki etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, 8 erkek 15 gün boyunca değerlendirilmiş, çalışmanın sonunda kan glukoz seviyelerinde ve
leptin seviyelerinde azalma görülürken, adinopektin seviyelerinde artış saptanmıştır (31). Horne et al. (32)’un 30 birey üzerinde yaptıkları çalışmada,
alternatif gün açlığın plazma lipit profili üzerindeki etkilerine bakılmıştır. Katılımcıların trigliserit seviyelerinde azalma görülürken, yüksek yoğunluklu
lipoprotein kolesterolü (HDL-C) ve düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol (LDL-C) seviyelerinin arttığı tespit edilmiştir. Astım tanısı almış obez bireylere
8 hafta boyunca alternatif gün açlık yöntemi ile diyet uygulatılmış; vücut ağırlıklarında (ortalama %8 oranında), inflamasyon ve oksidatif stres belirteçlerinde azalmalar, aynı zamanda semptom ve solunum fonksiyonlarında da iyileşmeler saptanmıştır (33). Non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı olanlarda alternatif gün açlık uygulamasının vücut ağırlığı ve lipid profili üzerindeki etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, 271 katılımcı alternatif gün açlık, zaman kısıtlı beslenme ve kontrol grubu olmak üzere 3 gruba

6 Bes Diy Derg 2020;Erken Görünüm:1-9 randomize edilmiştir. On iki hafta süren çalışmanın sonunda vücut ağırlığının, zaman kısıtlı beslenme
ve alternatif gün açlık grubunda, kontrol grubuna kıyasla önemli ölçüde azaldığı saptanmıştır. Dördüncü haftanın sonunda yapılan ölçümlerde, hem zaman
kısıtlı beslenme grubunda, hem de alternatif gün açlık grubunda vücut yağ kütlesinin önemli ölçüde azaldığı, 12. haftanın sonunda alternatif açlık uygulamasının vücut yağ kütlesinde daha fazla azalmaya yol açtığı belirlenmiştir. Aynı zamanda alternatif gün açlığın, toplam kolesterol seviyesinde daha fazla düşüşe neden olduğu görülmüştür. Ancak yağsız kütle, HDL-C, LDL-C, açlık insülin ve glikoz düzeylerinde ayrıca, sistolik ve diyastolik kan basıncındaki değişikliklerin gruplar arasında farklılık göstermediği saptanmıştır (34).
Modifiye Açlığın Sağlık Üzerindeki Etkilerine
Yönelik Çalışmalar
Modifiye açlık yönteminin vücut ağırlığı kaybındaki etkisinin incelendiği bir araştırmada, fazla kilolu ve obez kadınlara 6 hafta boyunca modifiye açlık yöntemi uygulanmıştır. Açlık günlerinde tüm katılımcılara enerji ihtiyaçlarının %25-30’unu karşılayacak kadar bir enerji, diğer günlerde ise 1700-1800 kkal enerji içeren bir beslenme programı uygulatılmıştır. Araştırmanın sonunda katılımcıların vücut ağırlığı (yaklaşık %7.1) ve bel çevrelerinde (yaklaşık %5.7)
istatistiksel olarak anlamlı bir azalma saptanmıştır. Çalışmada aynı zamanda uygulanan modifiye açlık yönteminin kan lipit seviyeleri üzerindeki etkisine
bakılmış, ancak istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik yaratmadığı tespit edilmiştir (35). Modifiye açlık yönteminin bazı biyobelirteçler üzerindeki
etkilerini inceleyen araştırmalar çelişkili sonuçlar vermektedir. Fazla kilolu ve obez 107 kadın üzerinde yapılan bir başka çalışmada ise 6 haftalık modifiye
açlık diyeti uygulaması ile insülin düzeylerinde azalma saptanırken, kan glikoz, LDL-C ve HDL-C, trigliserit, C-reaktif protein (CRP), adinopektin ve leptin seviyelerinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmemiştir (36). Bunun aksine, Varady et al. (37)’un 8 haftalık modifiye açlığın total kolesterol,

LDL-C ve trigliserit seviyelerinde istatistiksel olarak
anlamlı bir azalmaya neden olarak, kalp damar hastalıklarına karşı koruyucu etki yaratabileceğini belirtmişlerdir.
Zaman Kısıtlı Beslenmenin Sağlık Üzerindeki Etkilerine Yönelik Çalışmalar
Zaman kısıtlı beslenmenin, günün erken periyoduna mı (saat 08:00-14:00) yoksa geç periyoduna mı (saat 12:00-20:00) ayarlanması konusunda görüş birliği yoktur. Hutchison et al. (11)’un tip 2 diyabet riski altındaki obez erkekler üzerinde yapmış oldukları çalışmada, geç zaman kısıtlı beslenme ve erken
zaman kısıtlı beslenme karşılaştırılmış, erken zaman kısıtlı beslenmenin açlık glikoz düzeyini önemli ölçüde düşürdüğü saptanmıştır. Yine erken zaman kısıtlı beslenmenin etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada, obez ve prediyabeti olan katılımcılar müdahale ve kontrol gurubu olmak üzere iki gruba
randomize edilmiştir. Müdahale grubuna, 5 hafta süreyle 6 saatlik (saat 08:00-14:00) beslenme periyodu uygulanırken, kontrol grubuna sabah 08:00-akşam
20:00 olmak üzere 12 saatlik bir beslenme periyodu uygulanmıştır. Çalışmanın sonunda erken zaman kısıtlı beslenme grubunda, kontrol grubuna kıyasla insülin duyarlılığında iyileşme, kan basıncı ve plazma trigliserit seviyelerinde, oksidatif stres belirteçlerinde ve geceleri yaşanan açlık ataklarında önemli düşüşler gözlenmiştir (12). Zaman kısıtlı beslenmenin sağlık üzerindeki etkilerinin uygulanan varyantına göre değişiklik
gösterdiği bildirilmiştir (10). Obez katılımcılarda yapılan bir çalışmada, 4 saatlik ve 6 saatlik zaman kısıtlı beslenmenin vücut kompozisyonu ve metabolik hastalık risk faktörleri üzerindeki etkileri karşılaştırılmıştır. Sekiz hafta süren çalışmanın sonunda vücut ağırlığının her iki grupta benzer şekilde
azaldığı saptanmıştır. Dört saatlik ve 6 saatlik zaman kısıtlı beslenme gruplarında kontrollere göre yağ kütlesi, kan basıncı ve insülin duyarlılığının da benzer şekilde azaldığı saptanmıştır (38). Obez kişilerde 12 hafta süre ile yapılan bir başka çalışmada ise 6 saat ve 8 saatlik zaman kısıtlı beslenme kıyaslanmış,

Bes Diy Derg 2020;Erken Görünüm:1-9 7
6 saatlik zaman kısıtlı beslenme grubunda yağsız vücut kütle kaybının daha fazla olduğu belirlenmiştir (39). Zaman kısıtlı beslenmenin insanlar üzerindeki etkilerinin araştırıldığı çalışmaların meta analizinde, bu beslenme modelinin, toplam kolesterol, trigliserit, glukoz, insülin, IL-6, TNF-α düzeylerinde ve insülin
duyarlılığında iyileşmelere neden olduğu sonucuna varılmıştır (40).
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu derleme makalede; aralıklı açlık yöntemlerinin obezite ve bazı hastalıklar üzerindeki etkileri incelenmiştir. Genel olarak, yapılan araştırmalar,
aralıklı açlığın sağlıklı, normal vücut ağırlığına sahip, fazla kilolu veya obez yetişkinlerde fiziksel olarak zararlı olmadığını, hatta vücut ağırlığı kaybı ve bazı
metabolik belirteçler üzerinde olumlu etkilerinin olabileceğini gösterse de hangi özellikteki kişilerin bu yeme düzenine uyum sağlayabileceği ile ilgili
kriterler ve açlık dönemlerinin psikolojik etkilerine (kısıtlama sırasında ve sonrasında nasıl hissedildiği, yoksunluk hissine neden olup olmadığı vb.) ilişkin
kanıtlar yetersizdir. Bazı kişilerin alternatif günlerde enerji kısıtlamasını sürekli kısıtlamadan daha kolay ve cazip bulacağı da dikkate alınmalıdır. Önemli bir
soru ise düzenli olarak aralıklı açlık yöntemlerinin benimsemenin uygulanabilir ve sürdürülebilir bir strateji olup olmadığı ve uzun vadede etkilerinin ne
olduğudur. Özellikle 500 kkal gibi enerjisi çok düşük diyetin çok uzun süre sürdürülmemesi ayrıca, sık kontroller ile diyetisyen gözetimi altında uygulanması
sağlık risklerinin azaltılabilmesi açısından önemli ve gereklidir. Kesin bir görüşün olmadığı ve araştırılması gereken bir diğer konu ise aralıklı açlığın vücut
ağırlığı kaybı olmadan da sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin olup olmayacağıdır.
Sonuç olarak elde edilen veriler, aralıklı açlık yöntemlerinin, haftanın, günün veya gecenin belirli saatlerinde yememeyi veya çok az yemeyi güvenle
tolere edebilen insanlar için vücut ağırlığı kaybı sağlamak ve metabolik sağlığı geliştirmek için umut verici bir yaklaşım olabileceğini düşündürmektedir.

Ancak, yapılan çalışmaların çoğunun küçük örneklemli, kısa süre takipli ve genel olarak sağlıklı insanlar üzerinde yapılmış olduğu göz önünde
bulundurulmalıdır. Bu nedenle, aralıklı açlık yöntemlerinin, hastalık durumunda ve uzun vadede metabolik etkilerini inceleyen daha fazla randomize
kontrollü çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Çıkar çatışması ▪ Conflict of interest: Yazarlar çıkar çatışması olmadığını beyan ederler. ▪ The authors declare
that they have no conflict of interest.
KAYNAKLAR
1. Patterson RE, LaCroix AZ, Natarajan L, Senger CM,
Martinez E, Villasenor A, et al. Intermittent fasting
and human metabolic health. J Acad Nutr Diet.
2015;115(8):1203-12.
2. World Healh Organization (WHO). Obesity and
overweight, 2018. Available at: https://www.who.int/
news-room/fact sheets/detail/obesity-and-overweight.
Accessed November 9,2019.
3. Longo VD, Mattson MP. Fasting: Molecular mechanisms
and clinical applications. Cell Metab. 2014;19:181-92.
4. Patterson RE, Sears DD. Metabolic effects of intermittent
fasting. Annu Rev Nutr. 2017;37:371-93.
5. Varady K. Bhutani A, Klempel S, Kroeger MC,
Trepanowski MC, Haus JF, et al. Alternate day fasting for
weight loss in normal weight and overweight subjects:
A randomized controlled trial, Nutr J. 2013;12(1):146-53.
6. Varady KA. Intermittent versus daily calorie restriction:
which diet regimen is more effective for weight loss?
Obes Rev. 2011;12(7):593-601.
7. Upadhyay A, Anjum B, Godbole NM, Rajak S, Shukla P,

Tiwari S, et al. Time-restricted feeding reduces high-
fat diet associated placental inflammation and limits

adverse effects on fetal organ development. Biochem
Biophys Res Commun. 2019;514(2):415-21.
8. Akpınar Ş, Akbulut G. Aralıklı açlık diyetlerinin
ağırlık denetimi ve sağlık çıktıları üzerindeki etkisi.
Süleyman Demirel Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi.
2019;10(2):177-83.
9. Malinowski B, Zalewska K, Wesierska A, Sokolowska
MM, Socha M, Liczner G, et al. Intermittent fasting in
cardiovascular disorders—An overview. Nutrients.
2019;11(3):673.
10. Regmi P, Heilborn LK. Time-Restricted Eating: Benefits,
mechanisms, and challenges in translation. Science.
2020;23(6).
11. Hutchison AT, Regmi P, Manoogian ENC, Fleischer JG,
Wittert GA, Panda S, et al. Time-restricted feeding

8 Bes Diy Derg 2020;Erken Görünüm:1-9
improves glucose tolerance in men at risk for type 2
diabetes: A randomized crossover trial. Obesity (Silver
Spring, Md.). 2019;27(5):724-32.
12. Sutton EF, Beyl R, Early KS, Cefalu WT, Ravussin E,
Peterson CM. Early time-restricted feeding improves
insulin sensitivity, blood pressure, and oxidative stress
even without weight loss in men with prediabetes. Cell
Metabolism. 2018;27(6):1212-21.

13. Qoeiroz JN, Macedo RCO, Tinsley GM, Oliveira AR. Time-
restricted eating and circadian rhythms: the biological

clock is ticking. Crit Rev Food Sci. 2020;14:1-13.
14. Trepanowski JF, Kroeger CM, Barnosky A, Klempel M,
Bhutani S, Hoddy KK, et al. Effects of alternate-day
fasting or daily calorie restriction on body composition,
fat distribution, and circulating adipokines: Secondary
analysis of a randomized controlled trial. Clin. Nutr.
2018;37:1871-8.
15. Gabel K, Hoddy KK, Haggerty N, Song J, Kroeger CM,
Trepanowski JF, et al. Effects of 8-hour time restricted
feeding on body weight and metabolic disease risk
factors in obese adults: A pilot study. Nutr. Healty Aging.
2018;4:345-53.
16. Mattson MP, Longo VD, Harvie M. Impact of intermittent
fasting on health and disease processes. Ageing Res Rev
2017;39:46-58.
17. Cabo R, Mattson MP. Effects of intermittent fasting on
health, aging, and disease. N Engl J Med. 2019;381:2541-
51.
18. Newman JC, Verdin E. β-Hydroxybutyrate: a signaling
metabolite. Annu Rev Nutr. 2017;37:51-76.
19. Boerge HL, Bhatti MZ, St-Onge MP. Circadian rhythms
and meal timing: impact on energy balance and body
weight. Curr Opin Biotech. 2021;70:1-6.
20. Li G, Xie C, Lu S, et al. Intermittent fasting promotes
white adipose browning and decreases obesity by
shaping the gut microbiota. Cell Metab. 2017;26:672-85.
21. Antunes F, Erustes AG, Costa AJ, Nascimento AC,
Bincoletto C, Ureshino RP, et al. Autophagy and
intermittent fasting: the connection for cancer therapy?
Clinics 2018;73(1):814.
22. Raffaghello L, Lee C, Safdie FM, Wei M, Madia F, Bianchi
G, et al. Starvation-dependent differential stress
resistance protects normal but not cancer cells against
high-dose chemotherapy. Proc Natl Acad Sci U S A.
2018;105:8215-20.
23. Nencioni A, Caffa I, Cortellino S, Longo VD. Fasting and
cancer: molecular mechanisms and clinical application.
Nat Rev Cancer. 2018;18:707-19.
24. Groot S, Vreeswijk MPG, Welters MJP, Gravesteijn G,
Boei JWA, Jochems A, et al. The effects of short-term

fasting on tolerance to (neo) adjuvant chemotherapy
in HER2-negative breast cancer patients: a randomized
pilot study. BMC Cancer. 2015;15:652.
25. Anton S, Leewenburgh C. Fasting or caloric restriction
for Healthy Aging. Exp Garentol. 2013;48(10):1003-5.
26. Thissen JP, Ketelslegers JM, Underwood LE. Nutritional regulation of the insulin-like growth factors Endocr Rev.
1994;15:80-101.
27. Hou Y, Dan X, Babbar M, Wei Y, Hasselbalch SG, Croteau DL, el al. Ageing as a risk factor for neurodegenerative disease. Nat Rev Neurol. 2019;15:565-81.
28. Mattson MP. Energy intake and exercise as detrminants of brain health and vulnerability to injury and disease.
Cell Metab. 2012;16:706-22.
29. Mattson MP, Moehl K, Ghena N, Schmaedick M, Cheng A. Intermittent metabolic switching, neuroplasticity and brain health. Nat Rev Neurosci. 2018;19:63-80.
30. Alhamdan BA, Garcia-Alvarez A, Alzahrnai AH,

Karanxha J, Stretchberry DR, Contera KJ, et al. Alternate- day versus daily energy restriction diets: which is more

effective for weight loss? A systematic review and meta- analysis. Obes Sci Pract. 2016;293-302.

31. Halberg N, Henriksen M, Soderhamn N, Stallknecht B,
Ploug T, et al. Effect of intermittent fasting and refeeding on insulin action in healthy men. J Appl Physiol.
2005;99:2128-36.
32. Horne BD, Muhlestein JB, Lappe DL, May HT, Carlquist
JF, et al. Randomized cross-over trial of short-term water-only fasting: metabolic and cardiovascular consequences. Nutr Metab Cardiovasc Dis. 2013:23:1050-
7.
33. Johnson JB, Summer W, Cutler RG, et al. Alternate
day calorie restriction improves clinical findings and reduces markers of oxidative stress and inflammation in overweight adults with moderate asthma. Free Radic
Biol Med. 2007;42:665-74.
34. Cai H, Qin YL, Shi ZY, Chen JH, Zeng MJ, Zhou W, et al.
Effects of alternate-day fasting on body weight and dyslipidaemia in patients with non-alcoholic fatty liver disease: A randomised controlled trial. BMC
Gastroenterol. 2019;19:219.
35. Eshghinia S, Mohammadzadeh F. The effects of modified alternate-day fasting diet on weight loss and CAD risk factors in overweight and obese women. J Diabetes Metab Disord. 2013;12:1-4.
36. Harvie MN, Pegington M, Mattson MP, Frystyk J, Dillon B, Evans G, et al. The effects of intermittent or continuous energy restriction on weight loss and metabolic disease risk markers: a randomized trial in young overweight women. Int J Obes, 2011;35(5):7.

Bes Diy Derg 2020;Erken Görünüm:1-9 9

37. Varady KA, Bhutani S, Church EC, Klempel MC. Short-
term modified alternate-day fasting: a novel dietary strategy for weight loss and cardioprotection in obese adults. Am J Clin Nutr. 2009;90(5):1138-43.
38. Cienfeugos S, Gabel K, Kalam F, Ezpeleta M, Pavlou
V. Weight loss efficacy of 4-hour versus 6-hour time restricted feeding in adults with obesity. Curr Dev Nutr. 2020;4(2):584.

39. Gabel K, Cienfeuegos S, Kalam F, Ezpeleta N, Varady KA.
The effect of 6- h and 8-h time restricted feeding on body weight, glucoregulatory factors, IGF-1 and IGFBP-3 in adults with obesity. Curr Dev Nutr. 2020;4(2):324.
40. Rothschild J, Hoddy KK, Jambazian P, Varady KA. Time restricted feeding and risk of metabolic disease: a review of human and animal studies. Nutr Rev. 2014;72(5):308-

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Çikolata hakkında bilinmeyenler

Çoğu insan tarafından çok sevilen bir yiyecek olan çikolata, önceleri afrodizyak ve iyileştirici etkilerine olan inanç nedeniyle, şimdilerde ise kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu etkileri ile uzun zamandan beri sihirli, doğaüstü ve yararlı bir madde olarak bilinmektedir.

🍫Çikolatanın sağlıklı bir besin olması, yeni bir kavramdır. Genellikle günümüzde çikolata zararlı bir yiyecek olarak tanımlanmaktadır. Ancak çalışmalar tarandığında kesin bir kanıt gösterilememektedir.

🍫Dengeli bir diyetle beraber çikolata, oldukça faydalı olan kakao antioksidanlarını sağlamaktadır. Sadece antioksidan değil, çikolatanın verdiği haz duygusu da oldukça önemli bir etkidir. Çikolatada, kalsiyum, magnezyum ve fosfor mineralleri de yüksek miktarda bulunmaktadır.

🌟Çikolata ile ilgili en önemli noktalardan biri de şudur: Çikolatanın gerçek bir çikolata olabilmesi ve yasal olarak “çikolata” adı kullanılarak paketlenip, satılabilmesi için; yağ olarak yalnızca kakao yağı içermesi, başka hiçbir bitkisel yağı içermemesi gerekir.

🍫Evet, çikolatanın sağlığa birtakım faydaları vardır, fakat yüksek kalori ve yağ içeriği nedeniyle akıllıca seçilmeli ve ölçülü tüketilmelidir. Unutmamak gerekir ki “toksik olan dozdur” ve çikolata da diğer birçok besin gibi fazla miktarlarda yendiğinde başta obezite olmak üzere birçok problemi de beraberinde getirir. Yani önemli olan, çikolatayı “tadında bırakmak”tır…

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Dietary quality and mindful eating among pregnant women with and without gestational diabetes

Dietary quality and mindful eating among pregnant women with and without gestational diabetes Hatice Nur Özbay , Sinem Bayram , Esen Yeşil Department of Nutrition and Dietetics, Başkent University, Ankara, Türkiye ‹D ‹D ‹D Introduction Gestational diabetes mellitus (GDM) is defined as any degree of glucose intolerance with onset or first recognition during pregnancy. It is a common and severe pregnancy complication developing with spontaneous hyperglycemia and is associated with multiple adverse maternal and fetal outcomes.[1,2] The incidence of GDM is increasing in parallel with maternal obesity. According to the Diabetes Atlas published by the International Diabetes Federation (IDF), 16% of live births had some form of hyperglycemia in pregnancy, and 84% were due to GDM.[3] In addition to maternal obesity, certain ethnicities like African, Asian, Hispanic, Native American, and Pacific Island descents, physical inactivity, dyslipidemia, cardiovascular diseases, GDM history in previous pregnancies, advanced maternal age, low socioeconomic or education level, miscarriages or previous unexplained stillbirths, polycystic ovary syndrome, family history of GDM and severe diabetes are common risk factors for GDM.[4,5] The main components of GDM treatment are medical nutrition therapy, lifestyle changes and weight management for achieving target glycemic control. Many women with GDM respond to lifestyle modification like eating behaviors and physical activity which has eminent role in diabetes treatment.[6–8] Individualized dietary treatment should be planned according to age, body mass index (BMI), and weight gained until that week of gestation for every pregnant woman with GDM. Pharmacological treatment is preferred in women who cannot achieve target plasma glucose levels with lifestyle changes.[2] The purpose of mindful eating is to help individuals savor the moment and the food and encourage their full Correspondence: Sinem Bayram. Department of Nutrition and Dietetics, Başkent University, Bağlıca Kampüsü, Fatih Sultan Mah., Eskişehir Yolu 18. km, 06790 Etimesgut, Ankara, Türkiye. e-mail: metins@baskent.edu.tr / Received: August 12, 2022; Accepted: October 17, 2022 How to cite this article: Özbay HN, Bayram S, Yeşil E. Dietary quality and mindful eating among pregnant women with and without gestational diabetes. Perinat J 2023;31(1):18–24. doi:10.2399/prn.23.0311004 Original Article Perinatal Journal 2023;31(1):18–24 ©2023 Perinatal Medicine Foundation ! ” # $ % & ‘ & ( ) * + # % & ( ! ” # $ % & ‘ & ( ) * + # % & ( ORCID ID: H. N. Özbay 0000-0002-3489-3690; S. Bayram 0000-0003-1569-7747; E. Yeşil 0000-0003-0234-204X Abstract Objective: The incidence of gestational diabetes mellitus (GDM) is increasing in parallel with maternal obesity. The main components of treatment are monitoring blood glucose levels with medical nutrition therapy and lifestyle modification in order to prevent short- and longterm materno-fetal complications. This study aimed to compare the diet quality and mindful eating among pregnant women with and without GDM. Methods: This case-control study included 68 pregnant women. Each participant was face-to-face interviewed using a structured questionnaire to obtain socio-demographic information, general health information, nutritional habits, and registered three days of food record. Mindful Eating Questionnaire (MEQ) and Healthy Eating Index (HEI) were applied in order to assess mindful eating and diet quality, respectively. Results: Mean pre-pregnancy body mass index of women was 27.42+5.44 kg/m2, 66.7% of the gestational diabetes group and 29.4% of the control group was obese. Differences in HEI adequacy subgroup scores between the groups were significant. Mean MEQ scores were 2.85±0.34 and 3.13±0.44 in pregnant women with gestational diabetes and control cases, respectively (r=0.61, p=0003, p<0.05). Conclusion: Our results showed that pregnant women with gestational diabetes had lower mindful eating and diet quality scores. Keywords: Gestational diabetes, mindfulness, diet quality. Volume 31 | Issue 1 | April 2023 Dietary quality and mindful eating among pregnant women with and without gestational diabetes 19 presence for the eating experience. When food is consumed, the individual should be aware of what kind of hunger she has and control herself.[9] Mindful eating reduces food cravings, helps control weight, and thus plays an active role in weight control.[10] According to a recent study, mindful eating was found to play a role in pregnant women’s eating behavior, with the awareness subscale associated with healthy eating and the emotional subscale associated with unhealthy eating.[11,12] The effectiveness of diet quality in the prevention and treatment of gestational diabetes is well known.[7] The Healthy Eating Index (HEI) was first developed in 1995 to evaluate how Americans follow dietary recommendations and diet quality. HEI includes nutritional diversity and makes it easier to determine the diet’s appropriateness with healthy and balanced nutrition recommendations.[13] The HEI is useful in providing a composite measure of dietary intake during pregnancy.[14] There are a few studies on eating awareness in pregnancy, but the ones evaluating it in gestational diabetes are missing. Therefore, we aimed to compare the diet quality and mindful eating among women with and without GDM. Methods We conducted a case-control study of women with singleton pregnancies with and without diagnosis of gestational diabetes mellitus who admitted to the obstetric outpatient clinic between February and May 2020. The study was approved by the Institutional Review Board (94603339-604.01.02). Each participant was face-to-face interviewed using a structured questionnaire developed by researchers according to similar studies[8,14] to obtain socio-demographic information, general health information, nutritional habits, and registered three days of food record. Respondents were 68 pregnant women between age of 19–45 years and were divided into two groups: 21 pregnant women in the GDM group and 47 pregnant women in the control group. To calculate the sample size in this study, at least 60 women should participate in order to detect a moderate difference between the ratios of parameters of interest (diet quality and mindful eating) in women with and without gestational diabetes, with 90% power, 5% Type I error and 1:2 assignment. For this, G*Power 3.1.3 power analysis program (Heinrich-Heine University, Düsseldorf, Germany) was used. The case-control ratio used to determine the sample was 1:2, thus the number of cases was 20 and number of controls was 40. However, when data collection was carried out, there were 21 pregnant women diagnosed as GDM who came to the hospital for the case group and 47 pregnant women for the control group, hence all of them were included as research subjects. After informing, individuals who wanted to voluntarily participate in the study were included and the ‘Informed Voluntary Consent Form’ was read and signed. The participants had the Oral Glucose Tolerance Test (OGTT) between the 24th and 28th weeks of their pregnancy. Women were diagnosed as GDM in accordance with The International Association of Diabetes and Pregnancy Study Group (IADPSG) criteria.[15] According to OGTT results and general health examination, 21 women diagnosed with GDM and 47 healthy pregnant women with similar demographic characteristics were included as study groups. Adolescents or pregnant women with other chronic diseases (Type 1 or 2 diabetes, cancer, kidney, liver diseases) or twin pregnancies were not included the current study. Each participant was interviewed using a structured questionnaire to obtain socio-demographic information, general health information and nutritional habits. Dietary intakes of these women were ascertained at 26–28 weeks of gestation using 3-day (2 weekdays, 1 weekend) food record. Pre-pregnancy weight, current weight and height of the pregnant women participating in the study were recorded. Pre-pregnancy BMI was calculated by dividing the body weight before pregnancy by the square of the height [body weight (kg) / height² (m)]. Healthy Eating Index (HEI) was developed in the USA to evaluate diet quality. HEI is a method consisting of 10 components in which the intake of five food groups and four nutrients and the number of food varieties are examined. The maximum score for each component of the HEI is 10, and the total score is 100. The diet quality of an individual with a HEI score of 80 and above is classified as “good”, between 51–80 as “diet that needs improvement”, and 51 and below as “poor”.[13] The structure of the HEI has been revised and updated twice since 2005, and HEI-2015 is the most recent form in terms of compliance with the main recommendations of the Dietary Guidelines.[16] We used HEI-2015 in the current study in order to evaluate diet quality. Mindfulness towards eating was assessed with the Mindful Eating Questionnaire (MEQ). MEQ was developed by Framson et al.[17] in 2009 with associations Perinatal Journal Özbay HN, Bayram S, Yeşil E 20 between eating behavior and mindfulness, and emotional state can be carefully investigated. The items in the original scale are evaluated with a 4-point Likert scale (1=none/rarely, 2=sometimes, 3=frequently, 4=usually/ always). The adapted new scale used 5-degree Likert scale (1=none, 2=rarely, 3=sometimes, 4=frequently, 5= always). In total, there are 30 questions and 7 subscales. These subscales are Disinhibition, Emotional Eating, Eating Control, Focusing, Eating Discipline, Mindfulness and Interference. MEQ was adapted into Turkish by Köse et al.[18] The MEQ’s reliability and validity was supported in pregn ant women by Apolzan et al.[19] Data analysis was conducted using the Statistics Package for Social Sciences (SPSS) version 23.0 (IBM Corp., Armonk, NY, USA). Quantitative data were expressed as mean (9) and standard deviation (SD). Qualitative data were stated as number (n) and percentage (%) values. Normality was tested by KolmogorovSmirnov test. Difference between groups were tested by chi-square test. The comparison of means was performed using Student’s t-tests. Pearson correlation test was used for correlation analysis. The p-value of <0.05 was considered statistically significant. Results The mean age and pre-pregnancy BMI of women were 30.97±5.37 years and 27.42±5.44 kg/m2, respectively. Demographic characteristics of women with and without GDM were similar except pre-pregnancy BMI which is higher in GDM group (Table 1). OGTT results were not surprisingly higher in GDM group (Table 2). Results of diet quality of women according to Healthy Eating Index-2015 results are given in Table 3. Diet quality was lower in GDM group than controls (p<0.05). Total fruits, total vegetables, greens and beans, whole grains, dairy, total protein foods, sea food and plant protein, fatty acids and sodium consumptions were higher in controls than GDM (p<0.05). The mean Tab le 1. Demographic characteristics of women with and without GDM. GDM group (n=21) Control group (n=47) Total (n=68) n %* n %* n %* p-value Age (years) 19–30 13 61.9 20 42.6 33 48.5 0.15† ≥31 8 38.1 27 57.4 35 51.5 Working status Working 9 42.9 13 27.7 22 32.4 0.26† Not working 12 57.1 34 72.3 46 67.6 Education status Low 6 28.8 10 21.3 16 23.5 0.80† Medium 8 38.1 19 40.4 27 39.7 High 7 33.3 18 38.3 25 36.8 Pre-pregnancy BMI Normal (<25 kg/m2) 0 0.0 27 57.4 27 39.7 <0.001† Overweight (25–29.9 kg/m2) 7 33.3 14 29.8 21 30.9 Obese (≥30 kg/m2) 14 66.7 6 12.8 20 29.4 *Column percentage is taken; †Chi-square test. BMI: body mass index; FPG: fasting plasma glucose; GDM: gestational diabetes mellitus. For education status, low means secondary school and below, medium means high school, and high. Tab le 2. OGTT results of women with and without GDM. GDM group (n=21) Control group (n=47) SD SS OGTT results FPG (mg/dL) 113.95 14.67 80.91 10.96 OGTT 1st hour (mg/dL) 240.71 30.08 120.76 22.84 OGTT 2nd hour (mg/dL) 173.28 16.65 102.91 23.45 Plasma glucose levels at the breakfast meal FPG (mg/dL) 115.76 16.77 - - in the same week of the OGTT PPG (mg/dL) 205.64 20.72 - - FPG: fasting plasma glucose; GDM: gestational diabetes mellitus; OGTT: oral glucose tolerance test; PPG: postprandial plasma glucose. x x Volume 31 | Issue 1 | April 2023 Dietary quality and mindful eating among pregnant women with and without gestational diabetes 21 mindful eating questionnaire scores of the GDM group was lower than the controls (p<0.05, Table 4). Correlations between Healthy Eating Index and Mindful Eating Questionnaire (MEQ) scores of pregnant women are given in Table 5. A moderate positive correlation was found between MEQ and HEI in pregnant women with gestational diabetes (r=0.61, p=0.003, p<0.05). A moderate negative correlation and statistical significance were found between BMI and HEI (r=-0.52, p=0.01, p<0.05). A moderate negative correlation and statistical significance were found between BMI and HEI (r=-0.58, p<0.05) in the control group. Significant positive correlation was found between education and HEI-2015 score in both groups. Energy intake was decreased while MEQ score was increasing only in control group (Table 5). Discussion GDM is the most common metabolic problem in pregnant women. Several international organizations, including the World Health Organization (WHO), Endocrine Society, American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG) and American Diabetes Association (ADA), recommend universal screening for GDM in all pregnant women.[1,15] The Hyperglycemia and Adverse Pregnancy Outcome (HAPO) study, a large multinational cohort, clarified the risks of adverse outcomes associated with hyperglycemia. The findings of the study showed that maternal hyperglycemia independently increased the risks of preterm birth, cesarean delivery, babies born large for gestational age, admission to the neonatal intensive care unit, neonatal hypoglycemia and hyperbilirubinemia.[20] Tab le 3. Classifications of Healthy Eating Index (HEI) of women. GDM group (n=21) Control group (n=47) Total (n=68) n %* n % N %* p-value† HEI Poor 11 52.4 10 21.3 21 30.9 0.021 Needed improvement 10 47.6 37 78.7 45 66.2 Good - - - - - - *Column percentage is taken; †Chi-square test. Tab le 4. The mean HEI and MEQ scores of women with and without GDM. GDM group (n=21) Control group (n=47) Component Maximum points Mean±SD Mean±SD T p-value* Total HEI score 100 52.61±9.03 59.04±9.87 -2.543 0.013 Adequacy Total fruits 5 3.14±0.57 3.57±0.61 -2.723 0.008 Whole fruits 5 3.52±0.74 3.59±0.68 -.390 0.698 Total vegetables 5 3.09±0.62 3.51±0.58 -2.649 0.010 Greens and beans 5 3.19±0.74 3.61±0.67 -2.321 0.023 Whole grains 10 6.66±1.74 7.55±1.33 -2.300 0.025 Dairy 10 5.76±1.44 7.10±1.43 -3.565 0.001 Total protein foods 5 3.09±0.88 3.63±0.96 -2.195 0.032 Sea food/plant protein 5 1.47±0.81 2.17±1.14 -2.499 0.015 Fatty acids 10 5.01±1.81 6.70±1.62 -3.844 0.001 Moderation Refined grains 10 4.85±1.42 4.68±1.50 .453 0.652 Sodium 10 3.52±1.12 4.40±1.37 -2.569 0.008 Added sugars 10 4.61±1.16 4.12±1.66 1.225 0.225 Saturated fats 10 4.61±1.24 4.36±1.67 .630 0.531 MEQ 2.85±0.34 3.13±0.44 -2.295 0.010 *Independent sample t-test. GDM: gestational diabetes mellitus; HEI: Healthy Eating Index; MEQ: Mindful Eating Questionnaire. Perinatal Journal Özbay HN, Bayram S, Yeşil E 22 Healthy Eating Index-2015 is the most up-to-date version of the HEI in compliance with the basic recommendations of the Nutrition Guidelines. HEI uses a scoring system to evaluate a range of foods.[16] Obese pregnant women got lower diet quality index scores than pregnant women with underweight and normal BMI.[21] Similar to our study, in a cohort conducted with 787 women in Spain, the mean HEI score was 54.3.[22] In our study, we found the mean HEI score was 52.6 for GDM group and 59.0 for control group (p<0.05). It is well known that the education is substantial in diabetes management; however, nutritional knowledge is discussed for the past few years.[23] We found significant positive correlation between years of education and HEI-2015 score in both GDM and control groups. Becoming pregnant as obese/overweight and excessive gestational weight gain above the IOM recommendations increase GDM risk.[24] Women receive information from a range of sources and make a number of dietary adaptations during pregnancy. However, especially obese pregnant women with gestational diabetes generally are reluctant to follow a healthy diet.[2,11,23] Shin et al.[25] reported that the women with obese pre-pregnancy BMI demonstrated significantly lower HEI-2010 compared to those who were underweight or normal, respectively. In the current study, we associated higher BMI with lower HEI total score both for GDM and control groups (p<0.05), which suggest that dietary quality can play an important role in gestational weight gain. Lifestyle changes including dietary, physical activity, or a combination of dietary and physical activity interventions to standard antenatal care should be offered to all women with GDM. A meta-analysis study reported that multiple lifestyle changes, rather than alone, were more effective in the control of GDM. In addition to following a well-structured and balanced diet, individuals with GDM should be encouraged to lead a more physically active life.[26] A recent study conducted by qualified dietitians, and individually tailored for obese pregnant women, associated significant improvements with diet quality among intervention participants. The authors stated that their success was due to the individualized, target orientated, culturally sensitive, supportive, nonjudgmental and non-stigmatizing approaches, which are likely to have been essential components for achieving optimal outcomes.[27] However, in obese women, dietary interventions do not result in success.[28] In our study, women with GDM have higher pre-pregnancy BMI thus the difference in HEI-2015 scores may be related to obesogenic diet pattern. In order to explain these relationships, results in women with GDM must be confirmed with a large sample. Maternal eating behaviors have the potential to influence the metabolic milieu in pregnancies, with implications for the fetal programming of offspring. The evidence suggests that mindfulness during eating may influence metabolic health in non-pregnant populations, but its effects in the context of pregnancy is less well understood. Mindful eating can be described as nonjudgmental awareness of emotional and physical sensations associated with eating. Thus, it may be helpful for weight maintenance or loss.[29] Wansink et al.[30] hypothesized that “mindful eating” is the answer for the long-term weight loss success. In this manner, we thought that mindful eating can be an effective strategy to comply Tab le 5. The correlations between some sociodemographic and nutritional factors of both HEI-2015 and MEQ scores of pregnant women. GDM group (n=47) Control group (n=21) GDM group (n=47) Control group (n=21) HEI HEI MEQ MEQ r p* r p* r p* r p* MEQ 0.61 0.00† 0.13 0.37 - - - - HEI-2015 - - - - 0.61 0.00† 0.13 0.37 Energy (kcal) -0.34 0.13 -0.09 0.54 -0.05 0.82 -0.36 0.01† Pre-pregnancy BMI (kg/m2) -0.61 0.01† -0.50 0.00† -0.32 0.15 -0.22 0.13 Actual BMI (kg/m2) -0.52 0.01† -0.58 0.00† -0.41 0.06 -0.33 0.02† Weight gained during pregnancy (kg) 0.28 0.20 0.15 0.28 0.37 0.09 0.22 0.12 Age (years) -0.16 0.48 -0.01 0.93 -0.03 0.88 -0.42 0.00† First gestational age (years) 0.36 0.10 0.28 0.05 0.27 0.22 0.27 0.05 Education (years) 0.65 0.01† 0.40 0.00† 0.29 0.19 0.27 0.06 *Pearson correlation analysis; †p<0.05. GDM: gestational diabetes mellitus; HEI: Healthy Eating Index; MEQ: Mindful Eating Questionnaire. Volume 31 | Issue 1 | April 2023 Dietary quality and mindful eating among pregnant women with and without gestational diabetes 23 within the appropriate weight gain goals recommended for obese pregnant women. In our study, mindful eating summary score of the GDM group was lower than the control group (p<0.05). Overall mindfulness as evaluated by the summary score was positively associated with HEI (r=0.61, p<0.05) only in GDM group. It is thought that it would be beneficial to plan mindfulness trainings by dietitians and psychologists to promote awareness towards eating behaviors in pregnant women in addition to healthy nutrition training. Hutchinson et al.[11] observed no significant relationship between perceived social norms related to diet during pregnancy and dietary behavior reported by the individual. However, women who were more likely to eat in response to negative emotions such as stress and sadness were found to eat nutrient-dense foods with higher energy. Bijlholt et al.[31] evaluate the relationships between eating behavior (i.e., restricted eating, eating out, emotional eating, food cravings, inhibition, uncontrolled eating, intuitive eating and mindful eating) and weight changes among pregnant women or postpartum period. Their systematic review showed that higher gestational weight gain was associated with lower intuitive eating and higher restrained eating, external eating, emotional eating, food cravings and disinhibition. However, there was no relationship between postpartum weight and mindful eating, food cravings and disinhibition.[31] We conducted an observational study and measured mindful eating and diet quality in 21 cases with GDM and 47 healthy pregnant women. Dietary quality was associated with less awareness towards eating in our small sample sized study. In a similar study evaluated eating behavior and diet quality in 56 women with obesity, diet quality was found to be poor for 71% of women with a mean HEI score of 46.7±1.3, and mindful eating score was 2.93±0.04.[32] The strengths of this study are that the 3-day food records were verified by a dietician and the pre-pregnancy weight status of women was questioned. Index and scale used in the study were previously validated for pregnant women. Eating behaviors were assessed by questionnaires and being prone to self-reporting bias is one of the weaknesses. The low sample size and therefore non-generalizability of the results are the second weakness of our study. It is thought that developing scales that show the nutritional status and diet quality of pregnant women with GDM in a more practical way will be effective in managing GDM. Conclusion Women with GDM should manage their blood glucose closer to target levels in order to reduce the risk of adverse materno-fetal outcomes with the support of healthcare providers. This study provides early evidence to suggest that mindful eating has potential to improve metabolic health outcomes in pregnant women, although further researches are required to generalize the effects of diet quality, and mindful eating of pregnant women with GDM. Funding: This work did not receive any specific grant from funding agencies in the public, commercial, or not-for-profit sectors. Compliance with Ethical Standards: The authors stated that the standards regarding research and publication ethics, the Personal Data Protection Law and the copyright regulations applicable to intellectual and artistic works are complied with and there is no conflict of interest. References 1. American Diabetes Association. Classification and diagnosis of diabetes: standards of medical care in diabetes-2018. Diabetes Care 2018;41(Suppl 1):S13–S27. [PubMed] [CrossRef] 2. Mirghani Dirar A, Doupis J. Gestational diabetes from A to Z. World J Diabetes 2017;8:489–511. [PubMed] [CrossRef] 3. Yuen L, Saeedi P, Riaz M, Karuranga S, Divakar H, Levitt N, et al. Projections of the prevalence of hyperglycaemia in pregnancy in 2019 and beyond: results from the International Diabetes Federation Diabetes Atlas, 9th edition. Diabetes Res Clin Pract 2019;157:107841. [PubMed] [CrossRef] 4. Chen L, Mayo R, Chatry A, Hu G. Gestational diabetes mellitus: its epidemiology and implication beyond pregnancy. Curr Epidemiol Rep 2016;3:1–11. [CrossRef] 5. Johns EC, Denison FC, Norman JE, Reynolds RM. Gestational diabetes mellitus: mechanisms, treatment, and complications. Trends Endocrinol Metab 2018;29:743–54. [PubMed] [CrossRef] 6. Tam WH, Ma RCW, Ozaki R, Li AM, Chan MHM, Yuen LY, et al. In utero exposure to maternal hyperglycemia increases childhood cardiometabolic risk in offspring. Diabetes Care 2017;40:679–86. [PubMed] [CrossRef] 7. Franzago M, Fraticelli F, Stuppia L, Vitacolonna E. Nutrigenetics, epigenetics and gestational diabetes: consequences in mother and child. Epigenetics 2019;14:215–35. [PubMed] [CrossRef] 8. Brown J, Alwan NA, West J, Brown S, McKinlay CJ, Farrar D, et al. Lifestyle interventions for the treatment of women with gestational diabetes. Cochrane Database Syst Rev 2017;4;5(5): CD011970. [PubMed] [CrossRef] 9. Alberts HJEM, Thewissen R, Raes L. Dealing with problematic eating behaviour. The effects of a mindfulness-based intervention on eating behaviour, food cravings, dichotomous thinking and body image concern. Appetite 2012;58:847–51. [PubMed] [CrossRef] Perinatal Journal Özbay HN, Bayram S, Yeşil E 24 10. Nelson JB. Mindful eating: the art of presence while you eat. Diabetes Spectr 2017;30:171–4. [PubMed] [CrossRef] 11. Hutchinson AD, Charters M, Prichard I, Fletcher C, Wilson C. Understanding maternal dietary choices during pregnancy: the role of social norms and mindful eating. Appetite 2017;112: 227–34. [PubMed] [CrossRef] 12. Lindsay KL, Most J, Buehler K, Kebbe M, Altazan AD, Redman LM. Maternal mindful eating as a target for improving metabolic outcomes in pregnant women with obesity. Front Biosci (Landmark Ed) 2021;26:1548–58. [PubMed] [CrossRef] 13. Kennedy ET, Ohls J, Carlson S, Fleming K. The Healthy Eating Index: design and applications. J Am Diet Assoc 1995;95:1103–8. [PubMed] [CrossRef] 14. Pick ME, Edwards M, Moreau D, Ryan EA. Assessment of diet quality in pregnant women using the Healthy Eating Index. J Am Diet Assoc 2005;105:240–6. [PubMed] [CrossRef] 15. International Association of Diabetes and Pregnancy Study Groups Consensus Panel; Metzger BE, Gabbe SG, Persson B, Buchanan TA, Catalano PA, Damm P, et al. International Association of Diabetes and Pregnancy Study Groups recommendations on the diagnosis and classification of hyperglycemia in pregnancy. Diabetes Care 2010;33:676–82. [PubMed] [CrossRef] 16. Krebs-Smith SM, Pannucci TE, Subar AF, Kirkpatrick SI, Lerman JL, Tooze JA, et al. Update of the Healthy Eating Index: HEI-2015. J Acad Nutr Diet 2018;118:1591–602. [PubMed] [CrossRef] 17. Framson C, Kristal AR, Schenk JM, Littman AJ, Zeliadt S, Benitez D. Development and validation of the mindful eating questionnaire. J Am Diet Assoc 2009;109:1439–44. [PubMed] [CrossRef] 18. Köse G, Tayfur M, Birincioğlu İ, Dönmez A. Adaptation study of the Mindful Eating Questionnaire (MEQ) into Turkish. [Article in Turkish] Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi 2016;5:125–34. [CrossRef] 19. Apolzan JW, Myers CA, Cowley AD, Brady H, Hsia DS, Stewart TM, et al. Examination of the reliability and validity of the Mindful Eating Questionnaire in pregnant women. Appetite 2016;100:142–51. [PubMed] [CrossRef] 20. HAPO Study Cooperative Research Group. Hyperglycemia and Adverse Pregnancy Outcome (HAPO) Study: associations with neonatal anthropometrics. Diabetes 2009;58:453–9. [PubMed] [CrossRef] 21. Laraia BA, Bodnar L, Siega-Riz AM. Pregravid body mass index is negatively associated with diet quality during pregnancy. Public Health Nutrition 2007;10:920–6. [PubMed] [CrossRef] 22. Rodriguez-Bernal CL, Rebagliato M, Iniguez C, Vioque J, Navarrete-Munoz EM, Murcia M, et al. Diet quality in early pregnancy and its effects on fetal growth outcomes: the Infancia y Medio Ambiente (Childhood and Environment) Mother and Child Cohort Study in Spain. Am J Clin Nutr 2010;91:1659– 66. [PubMed] [CrossRef] 23. Wang H, Song Z, Ba Y, Zhu L, Wen Y. Nutritional and eating education improves knowledge and practice of patients with type 2 diabetes concerning dietary intake and blood glucose control in an outlying city of China. Public Health Nutr 2014;17:2351–8. [PubMed] [CrossRef] 24. Gadgil MD, Ehrlich SF, Zhu Y, Brown SD, Hedderson MM, Crites Y, et al. Dietary quality and glycemic control among women with gestational diabetes mellitus. J Womens Health (Larchmt) 2018;28:178–84. [PubMed] [CrossRef] 25. Shin D, Lee KW, Song WO. Pre-pregnancy weight status is associated with diet quality and nutritional biomarkers during pregnancy. Nutrients 2016;8:162. [PubMed] [CrossRef] 26. Fair F, Soltani H. A meta-review of systematic reviews of lifestyle interventions for reducing gestational weight gain in women with overweight or obesity. Obes Rev 2021;22:e13199. [PubMed] [CrossRef] 27. Most J, Rebello CJ, Altazan AD, Martin CK, Amant MS, Redman LM. Behavioral determinants of objectively assessed diet quality in obese pregnancy. Nutrients 2019;11:1446. [PubMed] [CrossRef] 28. Catalano PM, Shankar K. Obesity and pregnancy: mechanisms of short term and long term adverse consequences for mother and child. BMJ 2017;356:j1. [PubMed] [CrossRef] 29. Brown KW, Ryan RM. The benefits of being present: mindfulness and its role in psychological well-being. J Pers Soc Psychol 2003;84:822–48. [PubMed] [CrossRef] 30. Wansink B, Painter JE, North J. Bottomless bowls: why visual cues of portion size may influence intake. Obes Res 2005;13:93–100. [PubMed] [CrossRef] 31. Bijlholt M, Van Uytsel H, Ameye L, Devlieger R, Bogaerts A. Eating behaviors in relation to gestational weight gain and postpartum weight retention: a systematic review. Obes Rev 2020;21:e13047. [PubMed] [CrossRef] 32. Gomes CB, Malta MB, Papini SJ, Benício MHD, Corrente JE, Carvalhaes MABL. Adherence to dietary patterns during pregnancy and association with maternal characteristics in pregnant Brazilian women. Nutrition 2019;62:85–92. [PubMed] [CrossRef] This work is licensed under the Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 4.0 Unported (CC BY-NC-ND4.0) License. To view a copy of this license, visit http://creativecommons.org/licenses/by-nc-nd/4.0/ or send a letter to Creative Commons, PO Box 1866, Mountain View, CA 94042, USA. Publisher’s Note: The content of this publication does not necessarily reflect the views or policies of the publisher, nor does any mention of trade names, commercial products, or organizations imply endorsement by the publisher. Scientific and legal responsibilities of published manuscript belong to their author(s). The publisher remains neutral with regard to jurisdictional claims in published maps and institutional affiliations.

Kaynak: Doktor Sitesi

childthemewp.com