Kategoriler
Sağlık

Günlük kafein alım miktarımız ne kadar ?

☕ Kafein, kahve çekirdekleri, çay ve kakaoda bulunan uyarıcı etkilere sahip bir maddedir. Kafein tüketildikten sonra hızlıca emilir ve 15-120 dk içinde kanda en yüksek düzeye ulaşır. Kafeinin yarılanma ömrü 3-7 saat arasında değişir ve cinsiyet (kadınlarda erkeklere göre %20-30 daha kısa), yaş ve gebelik gibi birçok faktörden etkilenir. Kafeinin düşük düzey (100 mg’dan az) ya da orta düzey (200-300 mg arasında) alınması, keyif verme, enerjik hissetme, odaklanmayı arttırma gibi olumlu etkilere neden olurken; yüksek düzey (500 mg’dan fazla) alınması huzursuzluk, sinirlilik gibi olumsuz etkilere neden olmaktadır.
🤕 Günlük aşırı kafein alımı; menopoz sonrası dönemde osteoporoz riskini arttırma, reflüyü tetikleme, idrar miktarını arttırarak vücuttan kalsiyum, magnezyum, potasyum, sodyum ve klor atımını arttırma, gebelerde spontan düşüklere, özellikle çocuklarda uykusuzluk, konsantrasyon güçlüğü, kalp hızında ve kan basıncında artma gibi sorunlara yol açmaktadır.

☑️ Güvenli Doz:
Postmenopozal dönemde 200-300 mg/gün, gebelerde 125 mg/gün, 2-5 yaş çocuklarda 25-50 mg/gün, 5-10 yaş çocuklarda 50-75 mg/gün, 10-15 yaş çocuklarda 75-125 mg/gün, yetişkin bireylerde diüretik etkiyi engellemek için 300 mg/gün ile sınırlandırılmalıdır. Ayrıca kan trigliserid düzeyi düşürücü etkisi ve antioksidan özellikleri başta olmak üzere, immün süreci modüle etmesi, inflamasyonu azaltması gibi mekanizmalar ile kansere karşı koruyucu etki için yetişkinlerde 100- 300 mg/gün tüketilmelidir.

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Propolisin gıda takviyesi olarak kullanılması

Günümüzde bitkisel kaynaklı gıda takviyeleri ayrıca, mineral veya vitamin destekleri dünyanın birçok yerinde sıklıkla antioksidan özelliklerinden yararlanmak amacı ile immun sistemi güçlendirmek için kullanılmaktadır (Güler, Türkoğlu, Salık, Türkmen, & Arslaner, 2021). İmmün sistem diğer bir değişle bağışıklık sistemi ile yaşayan bir canlının hastalıklara karşı vücudunun korunmasını sağlayan, zararlı ve yabancı bütün maddeleri tanıyıp bu maddelerin vücuttan yok edilmesi için buna karşı vücutta antikorlar üretip savaşan reaksiyonlar olarak ifade edilebilmektedir. Bu sistem, canlıların virüs ve hastalıklardan korunmasını sağlamaktadır. Bağışıklık sisteminin başlıca görevi; vücutta belli aralıklarla temas eden ve anormal hücre ve moleküllerin belirlenmesi sonucu ortaya çıkan metabolik hastalıkların ilerlemesini engellemektir (Çetin, Bağışıklık Sistemi Desteklerinin Besin-İlaç Etkileşimi, 2020). İmmün sistem ve besin alımı arasındaki ilişki komplekstir. Bireylerin nütrisyonel durumu, beslenme modeli, immün sistemin fonksiyonunu etkilemektedir. Bu etki intestinal mukoza gibi fiziksel korumalar, mikrobiom, doğal immün sistem ve sonradan kazanılan immün sistem düzeylerinde oluşur. Bunun yanı sıra bağışıklık sisteminin besinlerin metabolizması ve besinlere fizyolojik cevap üzerinde de etkilisi vardır. (Tamer & Nalbant, Beslenme ve Bağışıklık Sistemi, 2021)Virüslerden korunmada ise sağlıklı bir bağışıklık sistemine sahip olmak en önemli noktalardan biridir. Bu süreçte yeterli, düzenli ve dengeli beslenmenin rolü ise oldukça önemlidir.
Propolis, ağaçların kabukları, yaprakları ve bitki salgılarından bal arıları (Apis mellifera) tarafından toplanan yapışkan bir maddedir. Bal arıları propolisi kovan girişini davetsiz misafirlerden korumak ve kovanda istenmeyen mikroorganizmaların gelişmesini önlemek amacıyla kullanılmaktadır. Propolis fenolik asitler, esterler ve flavonoidler gibi çok sayıda aktif bileşik içermektedir. Bu sayede antibakteriyel, antifungal, antiviral, antiprotozoa, antitumor, anti ulser ve anti inflamatuar gibi çok farklı biyolojik ve farmakolojik özellikler göstermektedir. Propolis sahip olduğu bu biyolojik ve iyileştirici özellikleri nedeniyle, doğal bir ilaç olarak, antik zamanlardan bu yana yaygın olarak kullanılmıştır (GÜNEY & Yılmaz, 2013).
Propolisin içeriği toplandığı kaynağına ve mevsime göre değişmektedir. İçinde 300’den fazla değişik madde vardır. Şu ana kadar, büyük oranda polifenoller olmak üzere, 180’den fazla bileşik propolisin bileşeni olarak tanımlanmıştır. İçeriğindeki başlıca polifenolleri, fenolik asit ve esterleri, fenolik aldehidler, ketonlar vb. ile birlikte flavonoidler oluşturmaktadır. Propolisdeki diğer bileşikler uçucu yağlar ve aromatik asitler (%5- 10), mum (%30-40), reçine, balsam ve magnezyum, nikel, kadmiyum, demir, çinko gibi iz elementler açısından zengin bir kaynak olan polen taneleridir (Castaldo, 2002).
Pek çok araştırmacı propolis ekstraktının bitkiler (salatalık mosaik, tütün benek, tütün kangren gibi), hayvanlar (HSV-1, varicella zoster ve influenza) ve insanlar (human immunodeficiency-HIV) üzerinde virüslerin neden olduğu enfeksiyonun gelişmesini etkileyici olduğunu bildirmektedir. Bu bulgular propolisin antiviral ilaç olarak kullanılma potansiyeli olduğunu göstermektedir (Silici & Kutluca, 2005). Propolis, in vitro ortamda influenza virüsüne (tip A) karşı öldürücü etki göstermekte, sulu propolis ekstraktı ise çiçek hastalığı virüsünün etkisini 15 dakika içinde büyük oranda azaltmaktadır. Propolisin, aralarında herpes simplex virüs (tip 1 ve 2), adenovirus tip 2, kabarcıklı ağız iltihabı virüsü ve poliovirus (tip 2)’nin de bulunduğu çeşitli DNA ve RNA virüslerine karşı laboratuvar ortamında etkili olduğu bildirilmiştir (Marcucci, 1995). Propolis virüsleri öldürür ve çoğalmalarını önler. Özellikle farklı kaynaklardan elde edilen propolisin ve Brezilya yeşil propolisinin influenza virüsüne karşı önemli etkisi olduğu bulunmuştur (GÜNEY & Yılmaz, 2013).
Mevsimsel geçiş dönemlerinde değişen hava durumundan kaynaklı sıklıkla bağışıklık sistemimiz zayıflamaktadır. Bu dönemlerde propolis kullanımına özen göstermeniz ise nacizane tavsiyemdir. Sağlıklı günler dilerim.

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Yoga ve beden

Yoga kelime olarak ‘birlik’ anlamı taşır. Bu birliği ise en sade şekilde ‘fiziksel, zihinsel ve ruhsal olarak bir bütün haline gelmek’ şekinde tanımlayabiliriz. Yoga yapmak bedenimizin zihnimizle birleşmesini sağlar.
Nasıl mı? Daha önce hiç zihninize ya da mantığınıza karşı çıktınız mı? Zihniniz, siz bir hareket içerisindeyken size ‘bunu yapamazsın!’ diyebilir. Peki zihninizin söylediği şey bedeniniz için gerçek mi? İşte burada açığa çıkan zıtlaşma durumunda zihninize karşı gelip hareketi eyleme dönüştürme çabası içine girmeniz, yeni bir deneyime adım atmanızı sağlar ve bu başlangıç kendinizi keşfetme yolculuğunuzun ilk adımı olur.
Yoga yalnızca zihinsel ya da yalnızca fiziksel bir spor değildir. Aslına bakarsak yoga; fitness, reformer pilates veya pilates gibi bir spor dalı değildir. Yoga içinde nefes ve zihin egzersizlerini barındırır.
Yoga sanıldığı gibi yalnızca hareket değil, fizyo-psikolojik ve psiko-ruhsal bir konudur. Size bedeninizin sınırlarını öğretirken, içinize dönmenizi sağlayarak kendinizi tanımanızda yol gösterir. Üstelik yogada karşılaştırma, kıyaslama ve başkalarıyla bir yarış halinde olma durumu da söz konusu değildir ve yoga yaparken tek gerçeğiniz kendiniz yani bütünen siz olursunuz.
Yoganın Sağlığa Etkisi Nedir?
Son otuz yılda yoganın batı kültüründe yaygınlaşması ile birlikte yoga ve sağlık ilişkisi, ruhsal yönünden daha fazla araştırılmaktadır. Yogada harket ve duruşlar kişinin kendi beden ağırlığını kullanması ile gerçekleşir. Bir çok araştırmacı yapmış olduğu çalışmalarda, yoganın kas-iskelet sistemini destekleyici olduğu sonucuna varmıştır. (Birdee vd., 2008).
Yapılan bir araştırmada ise yoga ile MS yani Multiple Sklerozis hastalığı ele alınmış ve MS hastalığında; ağrı, yorgunluk ve depresyonu azaltabildiği, akciğerin kapasitesini arttırabildiği, kas kültesini desteklediği gibi esnekliği de arttırdığı ve yaşam kalitesine doğrudan etki ettiği sonuçlarına varılmıştır(Özdoğar ve Ertekin, 2016).
Yoga fiziksel aktivitede kas-iskelet sistemini desteklerken, nefes farkındalığı ile akciğer kapasitemizi de geliştirmemizi sağlar. Bunların yanı sıra esneme hareketleri ise sindirim sistemimize etki eder ve bağırsak hareketlerini pozitif olarak arttırmada destekleyici rol oynar.
Yoga yapmak bedenimizi hem içsel hemde dışsal olarak etkiler. Kendi ağırlığımızla çalışmak kas kütlemizi arttırken bizi de güçlendirir. Aynı zamanda bedenimize esneklik kazandırır, sıkılaştırır ve yağ yakımını da destekler. Asıl merak edilen konu ise yoga yapmak zayıflatır mı?
Evet kalori yakmanızı sağlar ancak bu durum beslenmenizle doğru orantılıdır.
Şimdi düşünün bir topluluk tarafından yazılı tarih öncesinde uygulanmaya başlanmış olup, pratiklerinin ve metinlerin toplanıp bir araya getirilmesi dahi milattan önce 500 yıl önceye dayanan bir pratik ve teori bulunmuş.
Adına ise yoga (birlik olmak) denilmiş ve geçmişten günümüze kadar gelerek bedensel ve ruhsal sağlığa olumlu etkileri vurgulanmış. Zinde kalmak, fit olmak ve zayıflamanın yanısıra vücüdunuzu eğitmek, ruhunuzu zihninizle birleştirmek ve kendinize dönerek içsel bir yolculuğa çıkmanızı sağlamak amacı ile yogaya başlamanız ve şifalanmanız dileğimle. Yazımı bu zamana kadar bilinen en büyük yoga ustalarından birisinin birkaç alıntısı ile bitirmek isterim.
“Yoga yalnızca bir şeyleri görme biçimini değil, gören kişiyi de değiştirir. Bedenin ritmi, zihnin melodisi ve ruhun uyumu ise hayat senfonisini ortaya çıkarır.”

Kaynak: Doktor Sitesi