Kategoriler
Sağlık

Milyonlar bu hastalığın pençesinde! çok tehlikeli!

Halk sağlığını tehdit eden Yeni Tip Koronavirüs ( Kovid -19) ile mücadele tüm hızıyla devam ederken giderek artan hareketsiz yaşam tarzı ise başka sorunlara davetiye çıkarıyor. Bulaşıcı hastalıklardan daha tehlikeli olan bu durum ” oturma hastalığı ” olarak da nitelendiriliyor. Kişiler oturmayı zararsız gibi görse de rakamlar tehlikeyi açıkça ortaya koyuyor. Dünyada her yıl 3,2 milyon kişi, fiziksel hareketsizlik nedeniyle yaşamını yitirirken pandemi sürecinin de etkisiyle bir insanın her gün ortalama 12 saatini oturarak geçirdiği gözlemleniyor.Çağımızın en büyük sorunları arasında yer alan ‘Hareketsiz yaşam tarzı ’ başta Yüksek tasiyon olmak üzere birçok fiziksel ve psikolojik sorunun da temelinde yer alıyor. Salgın sürecinde ise değişen hayat tarzımız bu durumu daha tehlikeli boyutlara getirdi. Nitekim virüsten dolayı daha çok evlerde vakit geçirirken oturma sürelerimiz de arttı. Bu da aslında bu tarz sorunları yaşayanları tanımlamak için kullanılan oturma hastalığının daha çok yaygınlaşmasına neden oldu.Tıp dilinde ‘Oturma Hastalığının olmadığının bunun günde 8 saatten fazla oturan hareketsiz kalan kişileri tanımlamak için kullanılan bir terim olduğunu vurgulayan Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Nurten Küçükçakır, oturma süresi üzerine yapılan araştırmalar, gün içinde gerekli miktarda egzersiz yapsanız bile, gün boyunca uzun süre hareketsiz kalmanın hastalık riskinizi artırabileceğini gösteriyor. 7’den 70’e herkesi etkileyen bu durum pandemi sürecinde daha çok arttı diyebiliriz.Bulaşıcı hastalıklardandaha tehlikeli olan bu yaşam tarzı önlenebilir ölüm nedenleri arasında yer alırken kişinin yaşam kalitesini de önemli derecede etkiliyor. Çünkü başta yüksek tansiyon olmak üzere, kalp, kanser, diyabet gibi birçok sorun da beraberinde geliyor. O yüzden mümkün olduğunca evde dahi olsak hareket şart ” dedi.

SAĞLIKSIZ BESLENMEYE DİKKAT!

Bu durumun obezite gibi birçok sağlık sorununu da tetiklediğini belirten Diyetisyen Gülşah Bozkurt, “Uzun süre hareketsiz kalındığında bağışıklık sistemi de düşüyor. Bu hastalıklardan korunmak ve bağışıklığımızı kuvvetlendirmek adına genel beslenme alışkanlıkları olarak; paketli gıdalardan uzak durmak, sebze-meyve tüketimini arttırmak, haftada bir iki kere mutlaka balık yemek, günde en az 2 litre su tüketimine özen göstermek, şeker ve tuz tüketimini en minimuma indirmek gerekmektedir. Beslenme şeklimizin sağlıklı bir hal alması ile beraber aşırı kilo ve obeziteyle birlikte gelişen kronik hastalıklar büyük ölçüde önlenebilmektedir. Bu noktada bireylerin doğru bilgiye ulaşması büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLAR BİRBİRİYLE BAĞLANTILI

Hareketsiz yaşam tarzı sadece fiziki rahatsızlıkları değil depresyon, anksiyete, stres, uykusuzluk ve bilişsel problemleri de beraberinde getirdiğini vurgulayan Psikolog Merve Güleç ise şöyle konuştu:

“Fiziksel ve psikolojik hastalıkların birbirleriyle bağlantılı olmaları oldukça dikkat çekicidir. Psikolojik rahatsızlık yaşayan bir insanda fiziksel bir hastalığın tetiklenme ihtimali çok yüksek iken fiziksel rahatsızlığı olan bireylerde de psikolojik problemlerle karşılaşmak çok olasıdır. Depresyon ise kronik bedensel hastalıklarla en sık görülen ruhsal bozukluktur. Yaşam boyu yaygınlığı erkeklerde yüzde 5-12, kadınlarda yüzde 10-25 olarak bulunmuştur. Depresyonun en temel belirtilerinden birisi ise enerji kaybıdır. Kişilerin genelde halsizlik, enerjisizlik ve yorgunluk yakınmaları vardır. Depresyon kişilerin zindeliğini etkilediği gibi, kişilerin işlevselliğini bozar ve sorumluluklarını yerine getirmesini engeller. Kişiler bu süreci uzun süreli yaşıyorsa muhakkak bir uzmandan destek almalıdır. Aynı zamanda depresyon tedavisinde psikoterapinin yanında fiziksel aktivite de etkili olabilecek bir alternatiftir. Fiziksel aktivite depresyon gelişimini önlemek ve depresif belirtileri azaltmak için tercih edilebilir. Fiziksel aktivitenin stresi azaltma, dikkati arttırma ve bilişsel problemlerde iyileştirici etkisi de göz ardı edilmemelidir. Unutulmamalıdır ki; bedenimizi iterken, zihnimizi geliştiririz. Bilincimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi değiştirmek ve geliştirmek; irademizi ve kendi kaderimizi tayin etmek için harekete geçmeliyiz.”

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Hashimoto hastalığı nedir?

Hashimoto’nun hipotiroidizme veya yetersiz tiroide neden olabilen otoimmün bir hastalık olduğunu söyleyen Diyetisyen Banu Samur, bu hastalıkla mücadelede beslenmenin oldukça önemli olduğunu belirterek “Hashimoto hastalığı , hipotiroidizme veya yetersiz tiroide neden olabilen otoimmün bir hastalıktır. Tiroid boynunuzun ön tarafında küçük, kelebek şeklinde bir bezdir. Tiroid hormonları vücudunuzun enerjiyi nasıl kullandığını kontrol eder, bu nedenle vücudunuzdaki hemen hemen her organı, hatta kalbinizin atış şeklini
bile etkilerler” dedi. Samur, Hashimoto’nun belirtileri ve beslenme tedavisi konusunda ise şunları söyledi;

Hashimoto hastalığının belirtileri nelerdir?

Hashimoto hastalığı olan birçok insanda ilk başta hiçbir belirti görülmez. Hastalık ilerledikçe, hipotiroidizm
semptomlarından bir veya daha fazlasına sahip olabilirsiniz.
Belirtileri ile şu şekilde sıralanabilir:
Tükenmişlik
Kilo almak
Soğuğa tahammül etme sorunu
Eklem ve kas ağrısı
Kabızlık
Kuru cilt veya kuru incelen saç
Ağır veya düzensiz adet dönemleri veya doğurganlık sorunları
Yavaşlamış kalp atış hızı

BESLENME TEDAVİSİ

Tedavide, kişilere ilaç ile ek hormon verilmektedir. İlaçla tedaviye ek olarak ilerlemenin önüne
geçebilmek için tedavinin beslenmeyle desteklenmesi gerekmektedir. Yapılan çalışmalar sonucunda iyot,
selenyum, demir ve D vitamini ile Haşimato tiroidi arasında bir ilişki olduğu gözlenmiş!
Ciddi iyot eksikliği hipotroidizm ve guatra sebep olurken, iyot fazlalığı ise Haşimato tiroidi riskini
arttırmaktadır. Özellikle ne kadar çok iyot tüketimi varsa hastalık ciddiyeti de o kadar fazla olmakta!
Bu nedenle haşimato hastalığına sahip bireylerin başta gluten içeren tahıllar olmak üzere;
kurubaklagiller, süt ürünleri ve şekeri beslenmelerinden çıkarmaları önerilir. Ayrıca brezilya fındığı,
balık, hindi, yumurta, mantar ıspanak gibi selenyumdan zengin besinlere yer verilmelidir. Gerekli
durumlarda doktor kontrolünde supplementasyonu yapılmalıdır.
Deniz balıkları bol miktarda iyot içerir. Bol bol tüketilmelidir. Sardalye, hamsi gibi ağır metaller
içermeyen küçük balıkları tercih edin.

Tiroid hastalıklarını önlemek için alınan önlemlerden biri de sofra tuzunun içine iyot katılmasıdır. Ama
zararlı maddeler içeren rafine tu Selenyum açısından zengin birer kaynak olan soğan ve sarımsak aynı
zamanda iyot da içerir.

Selenyum zengini serbest gezen tavuk yumurtası da beslenmeye mutlaka eklenmesi gerekenlerdendir.
Bol miktarda selenyum içeren ayçiçeğini ve cevizin Haşimato hastaları tarafından tüketilmesinde fayda
var.
Tiroid hastalıklarını önlemek için alınan önlemlerden biri de sofra tuzunun içine iyot katılmasıdır. Ama
zararlı maddeler içeren rafine tuzlar yerine doğal olarak iyot zengini olan kaya tuzunu tercih edin.
Guatrojenik besinler dediğimiz brokoli, karnabahar, ıspanak, lahana, şeftali, yer fıstığı, çam fıstığı, turp,
çilek, şalgam, brüksel lahanası gibi besinlerin semptomları arttırabileceğinden diyetinizde mümkün
olduğunca az yer alması gerekiyor. Özellikle bu sebzeleri çiğ değil de pişmiş şekilde tüketmeye özen
göstermelisiniz.

Tüketilmesi gereken besinler;

Yaban mersini, domates, biber, maydanoz, greyfurt, portakal, semizotu gibi antioksidandan zengin sebze
ve meyveler tiroid bezi ve bağışıklık sistemi sağlığına yararlı olur.
Selenyum mineralinin tiroid hormonlarının düzgün çalışmasında görevli olan enzimlere olumlu etkileri
vardır. Brezilya kestanesi, ay çekirdeği, mantar, yumurta, hindi eti, tavuk göğüsü selenyum kaynağı
besinler arasında sıralanabilir.
Tirozin, T3 ve T4 hormonlarının üretiminde görevli olan bir amino asid çeşididir. Et, süt ve baklagiller
tirozinden zengin olan besinlerdir.

Tiroid diyeti programında dikkat edilmesi gereken birçok nokta vardır.

Su tüketimi tiroid hastaları için daha fazla önem taşımaktadır. Normal ve sağlıklı bir insanın günde 8
bardak su içmesi önerilirken bu sayı tiroid hastalarında en az 10-12 bardak olmalıdır.
Su metabolizmanın hızlanmasında ve tokluk hissinin oluşmasında etkili olur. Bu yüzden hem hipotiroid
hem de hipertiroid hastaları su tüketimini ihmal etmemelidir.
Metabolizmanın düzgün çalışması, besin ve kalori kontrolünün yapılabilmesi için günde 3 ana öğün
mutlaka yapılmalıdır, 2-3 ara öğün tüketimine de özen gösterilmelidir.
Özellikle hipotiroid hastaları kendilerini yorgun ve halsiz hissedebilirler. Antioksidan kaynağı olan ve
metabolizmayı hızlandıran yeşil çay tüketimi bu kişiler için daha fazla önem taşır.
Tiroid hastalarının diyette tokluk hissini hissetmeleri önemlidir. Bu yüzden lif içeriği yüksek besinler
tercih edilebilir. Taze sebze ve meyveler, bakliyat çeşitleri, ceviz, fındık gibi kabuklu yemişler diyet
listelerinde yer almalıdır. Aynı zamanda bu besinler kabızlık, ishal gibi bağırsak problemlerinin
yaşanmaması için de önemlidir.
Özellikle brokoli, karnabahar, lahana, turp gibi guatrojenik besinlerin tüketilmemesi önerilir.
Kafein kaynaklarının tüketimi de tiroid hastalarının dikkat etmesi gerektiği bir diğer önemli konudur.
Günde en fazla 300 mg kafein; yani 2-3 kahve fincanı kadar kahve içilebilir.
Diyetin yanında egzersiz de mutlaka yapılmalıdır. Özellikle metabolizması yavaş çalışan hipotiroid
hastaları mutlaka düzenli bir egzersiz planı uygulamalıdır.

ÖRNEK BESLENME LİSTESİ
Uyanınca:
 2 bardak su
 1 fincan filtre kahve (içine 1 tatlı kaşığı Hindistan cevizi yağı)

Kahvaltı:
 1 adet haşlanmış yumurta veya omlet
 2 dilim beyaz peynir
 Domates, salatalık
 1-2 dilim çavdar ekmeği
Kuşluk:
 1 fincan yeşil çay + 2 tam ceviz içi
Öğlen:
 100-120 gr ızgara veya fırında pişmiş tavuk eti/ köfte veya balık
 Bol yeşillikli salata (1 tatlı kaşığı keten tohumu)
 1 bardak ayran
 1-2 dilim çavdar ekmeği
İkindi:
 1 adet wasa üzerine lor peyniri + dereotu
 1 fincan yeşil çay
Akşam:
 1 kase çorba
 1 porsiyon sebze yemeği (guatrojenik besinler hariç)
 3 kaşık yoğurt
 Bol yeşillikli salata (1 tatlı kaşığı keten tohumu)
Gece:
 2 ince dilim ananas veya 1 çay bardağı yaban mersini
 1 bardak kefir

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Ödem nedir?

Göz kapaklarında, ellerde ve ayaklarda şişmeler olarak belirtiler veren ödem, vücutta fazla miktarda su toplanması olarak tanımlanır.

Ödemin nedenleri nelerdir?
Ödem hastalıklara bağlı olarak veya hastalık dışı etmenlerden kaynaklı oluşabilir. Böbrek hastalıkları, kalp – damar hastalıkları, hormonal bozukluklar , karaciğer hastalıklarından ödem oluşurken, yanlış beslenme alışkanlıkları, hareketsiz yaşamda ödeme neden olabilir.

Beslenme alışkanlıklarınızı değiştirerek ödemden kurtulabilirsiniz.

✔Aşırı karbonhidrat tüketiminden kaçının.
Doğru karbonhidrat kaynaklarını sizin için yeterli olacak miktarlarda tüketin.
✔Su için.
Özellikle kış aylarında azalan su tuketiminizi arttırın. Günlük 2,5-3 litre su için.

✔Aşırı tuz tüketiminden kaçının. Yemeklerinize ekstra tuz ilave etmeyin. Sebze tüketiminizi arttırın.
✔Asitli içeceklerden uzak durun.
✔Hareket edin.
Günlük minimum 30 dakikalik egzersizler yapın. Atalarımız ne demiş “hareket berekettir. “😉

⚠⚠ve en önemlisi diyeti diyetisyenden, egzersizi spor egitmeninden alınız.