Kategoriler
Sağlık

Çok l-karnitin, çok yağ yakımı, az yorgunluk?!

İlkokul sıralarında hücreleri benzettiğimiz fabrikalar vardı. Bu fabrikaların bir de enerji üreten bölümleri hatta bazen de soba diye nitelendirdiğimiz “mitokondri” lerimiz mevcuttu. Bu soba dediğimiz mitokondride olanları biraz inceleyecek olursak; Biyolojik sobalarımızda yakılıp enerji, ısı üreteceğimiz yağ asitlerimiz var. Ancak bu yağ asitlerinin bazıları kısa olup aracı gerektirmezken bazıları geçişlerde(12 karbondan uzun olanlar) sıkıntı yaşamaktadır. Karnitinler de bu zorlanan uzun zincirli yağ asitlerinin taşıyıcıları olup besinsel kaynakları et, balık, süt gibi daha çok hayvansal ürünlerdir. Mitokondride yağlar gibi karbonhidratlar da yakıttır. Ancak karbonhidratlar yandığında yorgunluğa sebep olan laktatlar açığa çıkmaktadır. Burada yağın yakıt olarak kullanımının artışı karbonhidrata olan eğilimi azaltır ve yorgunluğa neden olan laktat oluşumu da azalır. “Her şey çok güzel kullanalım.” dersek hata ederiz çünkü metabolizmada yer almak ve aktive etmek farklı şeylerdir. Başka bir konu L-karnitinin bir takviye oluşudur. Takviyeler de eksikliği olan şeyi yerine koymak amacıyla kullanılır. Bu yüzden burada aslında ilgilenilmesi gereken şey eksiklik var/yok? Yapılan çalışmalara göre karnitin kas hücrelerinde daima yeterli miktarda bulunduğu yönündedir. Ayrıca besinle alınan karnitin idrarla atılana göre daha fazladır. Yani karnitin azlığı söz konusu değildir. Ayrıca vücut fazla almakla da kalmayıp fazla karnitini de depo etmektedir. Peki hiç mi kullanılmamalı? Hayır. Düşük yoğunluklu egzersizlerde karnitin düzeylerinde anlamlı bir azalma yokken; dayanıklılık sporları ve uzun süreli egzersizlerde kas karnitin düzeylerinde anlamlı bir azalma gözlenmiştir. Ayrıca bu tarz uzun süreli egzersizlerde glikoz rezevzlerimiz olan glikojen depoları azalıp yağlar kullanılmaya başlar. Bu durumda fazla l-karnitin fazladan yağ taşınmasına etki ederek dolaylı yoldan fazla enerji üretimine neden olabilir.

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Yumurtayı yıkamalı mıyız?

Yumurtayı saklama aşamasında yıkamak çok risklidir. Yumurta yıkandığı zaman kabuğundaki gözenekler açılarak koruyucu işlevini kaybeder. Kabukta bulunan ve çevreden bulaşabilecek bakteriler ise kolaylıkla yumurtanın içerisine girebilir. Bu nedenle yumurta saklama aşamasında asla yıkanmamalıdır.

Sağlığımızı tehlikeye atmamak için, kullanmadan hemen önce yıkayarak kullanılabilir.

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Neden yumurta yemeliyiz?

Yumurta, anne sütünden sonra en yüksek sindirilebilir değere sahip protein içerir.

Sınırlı sayıda kaynağı olan kolin içerdiğinden dolayı özel bir besindir. Kolin; beyin gelişimi, fetal gelişim, bilişsel fonksiyonlar, kas kasılması gibi birçok alanda etkilidir.

Demir, çinko, fosfor, selenyum ve folik asit kaynağıdır.

A, D, E ve B grubu vitaminler için iyi bir kaynaktır.

İyi bir kolin ve folik asit kaynağı olduğundan dolayı özellikle gebe ve emziren bireyler için önemli bir besindir.

HDL kolesterolü yükseltir, LDL kolesterolü düşürür. Bu sebeple kalp-damar hastalıklarından korur.

Sağlıklı protein ve yağ içeriği ile tok tutar. Kilo kontrolü için etkilidir.

Tabi ki sağlıklı etkilerinden en iyi şekilde faydalanabilmek için, yumurtayı doğru şekilde pişirmek önemlidir. Bol yağda, çok yüksek ateşte ve çok uzun süre pişirmek yanlıştır. Uygun sürede haşlamak, az yağda tavada pişirmek, sebzeli veya peynirli omlet şeklinde tüketmek sağlıklıdır.

Kaynak: Doktor Sitesi

childthemewp.com