Kategoriler
Sağlık

Kış aylarının vazgeçilmez ikilisi: boza ve salep

KIŞ AYLARININ VAZGEÇİLMEZ İKİLİSİ: BOZA ve SALEP

Soğuk hava denince benim aklıma önce içimi ısıtan sıcacık içecekler gelir. Bunların en başında da boza ve salep var tabii. Hem görüntüsü hem de tadıyla pek çok kişinin mutfağından eksik olmayan bu içeceklerin vücudumuza ne katkıları var, ne sıklıkla tüketmeliyiz; bu haftaki yazımızda bunları konuşalım!

ORKİDENİN EN GÜZEL HALİ: SALEP

Salebin orkide ailesinden bir bitkinin toprakaltı yumrularından elde edildiğini duyduğumda çok şaşırmıştım. Bu yumrular su veya sütle kaynatıldıktan sonra kurutularak toz haline getiriliyor, sonra yine su veya sütle birleşerek salep olarak karşımıza çıkıyor.
Salebe en çok tarçının yakıştığını söylemeye gerek yoktur herhalde. Tarçın ile birlikte tüketilen salep, kan şekerinin dengelenmesini sağlar ve
daha uzun süre tokluk verir. Kış aylarında sıklıkla karşılaşılan bronşit, üst solunum yolu enfeksiyonları, geniz akıntısına faydalıdır. Balgam çıkaramayan
hastalarda balgam atımını kolaylaştırır. Hazımsızlık, şişkinlik ve kabızlığa karşı faydalıdır. Vücuda enerji ve zindelik kazandırır. Düzensiz adet görme durumunun tedavisine yardımcı olur.
EVDE YAPILANI EN SAĞLIKLISI

Marketlerde hazır olarak satılan salep yüksek kalori içeriğiyle beslenmemize uygun değil. Benim önerim evde doğal salep yapmanız. Üstelik bu oldukça basit! 1 bardak süte 1 çay kaşığı toz salep ekleyip kısık ateşte sürekli karıştırarak yoğunlaşana kadar pişirelim. Biraz tat eklemek isterseniz, salebiniz ılındıktan sonra 1 tatlı kaşığı kadar bal ilave edebilirsiniz. Salebiniz hazır! Unutmamamız gereken bir husus, 1 bardak salep yaklaşık 200-220 kaloridir ve bu kaloriyi yakmak için yaklaşık 45 dakika yürüyüşe ihtiyacımız var…

BOOOOOZAAAAAA, BOOOOOOOZAAAAAAAAA!!!
Eskiden kış aylarında sokaklarda ‘boozaaaa’ diye bağıran bozacılar olurdu. Rahmetli dedem çok severdi; her akşam 1 bardak boza, üstünde tarçın ve bol leblebiyle en sevdiği öğündü. Beni de boza düşkünü yapan O’dur. Geleneksel bir Türk içeceği olan Boza, zengin besin değeri ve eşsiz lezzeti ile hemen herkes tarafından sevilen bir içecektir. Sağlığa oldukça faydaları olan bu içecek; darı, mısır veya bulgur ile hazırlanır ve hatta zengin içeriğindendir ki bir diğer adı ‘sıvı ekmek’tir. Boza, vücut direncini artırmak için gerekli olan vitamin, mineral ve bol miktarda antioksidan içerdiğinden vücudun savunma sistemini geliştirerek gribal enfeksiyon, soğuk algınlığı, ve hatta kanserle mücadelede önemli rol oynar. Özellikle içeriğindeki kalsiyum, demir, fosfor, sodyum, tiamin, niasin ve riboflavin ve aktif mayalar sayesinde emziren annelerde süt üretimine yardımcı olmakta, süt miktarında artış yapmaktadır. İçerdiği faydalı bakteriler sayesinde probiyotik etkiye sahiptir. Yani gastrit, hazımsızlık, kabızlık, gaz problemleri gibi pek çok sindirim sistemi rahatsızlığına iyi gelir. Zengin protein ve B grubu vitaminleri içeriği sayesinde vücuda enerji verir. B grubu vitaminleri sinir sitemini besleyerek hafıza güçlenmesi ve unutkanlığa karşı çok olumlu etki yapar. Aynı zamanda huzursuzluğa ve
zihinsel yorgunluğa karşı dinlendirici bir etkiye sahiptir. Ayrıca cilt ve saç sağlığı için oldukça faydalıdır. Kalsiyumdan zengin yönü ile gelişim çağı çocuklarının kemik yapısını güçlendirir, ayrıca ileri yaşa bağlı olarak oluşabilecek kemik hastalıklarına yakalanma riskini azaltır. Tabii, her güzel şeyin bir de sonu var; bozanın kalorisi pek de masum değil. Bir küçük bardak boza yaklaşık 350-400 kalori. Üzerine bir de leblebi ekledik mi, biraz pahalıya mâl oluyor! Ayrıca, içeriğindeki yüksek şeker ve fosfor nedeniyle şeker ve böbrek hastalarının bozayı doktor onayı ile tüketmeleri daha doğru olur. Benden söylemesi!

Sağlıkla kalın…
Diyetisyen Fulya ÖZGÜRLER

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Yazın kilo vermeyi engelleyen 3 hata

Bahar aylarında başlayan kilo verme çabaları çoğu zaman sonuç vermez ve genellikle yaz aylarına sarkar. Ancak günler uzayıp, hareket artsa da bazı beslenme hataları yaz döneminde de zayıflamayı engeller. Uzman Diyetisyen Meltem Tombul, yaz aylarında kilo vermeyi güçleştiren 3 önemli nedeni ve çözüm yollarını şöyle sıraladı:1 – Uzman desteği olmadan diyet yapmaya çalışmak Yazın kış aylarından kalan ya da yemek yerine daha masum olduğuna inanılarak sık sık yapılan atıştırmalarla artan kilolardan kurtulmak adına harekete geçilir. Kısa bir araştırma sonucu bulunan programlar ya da kulaktan dolma bilgilerle uzmanı olmayan kişiler tarafından oluşturulan listeler ele geçirildiğinde sorgulanmaz. Oysa diyet kişiye özeldir. Bilinçsiz uygulanan kısa zamanlı programlar sonucu kaybedilen kilolar yağdan değil kastan gider. Ayrıca vücutta bir tepki olarak ödem artışı meydana gelir. Tam da bu nedenle yapılan diyet sonrası tartıda görülen eksi değerler 1-2 hafta içinde tekrar gelir. Vücutta kısa sürede yaşanılan kas kaybı sonucu metabolizma hızında azalma, yağ yakım işlevinde yavaşlama, yavaşlayan metabolizma sonucu yağ depolama yatkınlığı artar.ÇÖZÜMÜ Bilinçsiz uygulama sonucu kas kayıpları ve bozulan biyokimyasal parametreleri (kan değerleri) sık karşılaşılan durumlar arasındadır. Bu nedenle kısa süreli vaatler veren yaz listeleri uygunluğu uzman tarafından teyit edilmeden yapılmamalıdır. Detoks kelimesi aslında detoksifikasyon kelimesinden gelir ve toksik maddelerin fizyolojik olarak vücuttan uzaklaştırılmasını ifade eder. Yani herhangi bir diyete ihtiyaç duymadan vücudun günlük olarak sağlıklı karaciğer, böbrekler, bağırsaklar, lenfatik sistemler aracılığı ile yaptığı fizyolojik bir süreçtir. Kişinin bu organlarında sağlık problemi varsa bilinçsiz tüm uygulamalardan kaçınmalıdır. Zaten organların kendi kendine yerine getirdiği bu görevde onlara destek olmak için en doğal yöntem olan “su içmeyi” tercih etmelisiniz. (İhtiyacınız olan su miktarı hesaplanırken çok fazla faktöre göre değişiklik göstermektedir. Standart bir bireymiş gibi yüzeysel olarak günlük su ihtiyacınızı kgx35 formülü ile hesaplayabilirsiniz.) Günlük yaşantınıza herhangi bir fiziksel aktivite ekleyerek kas kütlenizi artırmaya çalışmalısınız. Kas kütlesi artınca metebolizma hızıda artar ve yağ yakılır. 2 – İçecekleri vazo gibi bardaklarda tüketmek Son yıllarda büyük boy, neredeyse çiçek vazosu kadar büyük bardaklarda meyve suyu, alkollü içecekler, asitli içecekler tüketmek maalesef moda oldu. Tüketilen bu sıvılar arasında elbette taze sıkım meyve suyu gibi diğer sıvılara nazaran faydalı içecekler de bulunuyor. Ancak sağlıklı bile olsa miktarlara her zaman dikkat etmek gerekiyor. Evde bir bardak portakal suyu elde etmek için ortalama 3-5 portakalın suyunu sıkıyoruz. Büyük boy bir bardak meyve suyu için kaç meyve sıkmamız gerektiğini siz düşünün! Asitli içecekler de sağlık açısından hiç önerilmediği gibi yüksek kalorili ve yağ hücre sayısını artırıcı özelliktedir. Yazın artan sosyal hayat, alkol tüketiminin de artmasını sağlıyor ve alkollü içecekler de hiç masum değil. Serinlemek için tercih edilen içeceklerin kalorisi göz ardı edildiği zaman kilo vermek zorlaşırken, almak kolaylaşıyor. ÇÖZÜMÜ Meyveyi öğün yerine kullanmak veya kilo vermek adına meyveyle öğün oluşturmak isteyen bireylerin tüketim esnasında -bir sonraki öğüne kadar maksimum toklukla geçebilmeleri için yanında mutlaka süt grubu ve yağlı tohumlara yer vererek en uygun formda tüketmeleri gerekir. Ayrıca 4-5 meyvenin şekerini aynı anda tüketmemek adına gün aşırı olmaması kaydıyla yaz aylarında bardak boyu küçük olacak şekilde nadiren meyve suyu da tüketilebilir. Asitli içecek tüketimini azaltmak için maden suyunu tercih ederek bu ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Maden suyunu sade tüketemiyorsanız içine aroma katabilmek adına sevdiğiniz meyveyi ezerek ilave edebilir, taze nane-limon gibi tatlarla destekleyebilir veya ezilmiş/dilimlenmiş meyvelerle buz küpleri oluşturarak içeceğinizi renklendirebilirsiniz. 3- Kalorisi yüksek kahveleri tercih etmek Özellikle büyük kahve zincirlerinin günlük yaşama entegre ettiği kremalı, bol kalorili büyük boy kahveler ve soğuk içecekler yazın kilo almanın en baştaki nedenleri arasında yer alıyor. Çünkü yemekler kadar içeceklerden de kilo alım oranı çok yüksektir. Bol kremalı kahvelerden iki tane içmek, standart bir bireyin günlük kalori ihtiyacının büyük kısmını karşılıyor. Günlük alınması gereken kalori; karbonhidrat, protein, yağ gibi temel ihtiyaçlar üzerinden hesaplanmaktadır. Yüksek kalorili içecekler ile günlük kalori ihtiyacının büyük çoğunluğu tamamlansa da sağlıklı beslenmede olay kalori saymakta değil, kalorilerin besin gruplarına dengeli dağılmasını sağlamaktır. Bu kahvelerle tokluk verecek lif, vücudu besleyecek vitamin ve mineraller karşılanmadığı için tek tip beslenme modelinde olduğu gibi dengesiz beslenme ortaya çıkmaktadır. Ayrıca içinde bulunan tatlandırıcılar yüzünden yine kan şekerini olumsuz etkileyerek kısa sürede açlık hissine sebep olmaktadır. ÇÖZÜMÜ Kahve tercihinizi sade Türk kahvesi, sütlü/sade filtre kahve, Espresso, Americano, Latte gibi çeşitlerle değiştirerek hem fazla kalori alımından kaçınıp hem de metabolizma çalışma hızınızı olumlu anlamda destekleyebilirsiniz. Bunu yaparken de günlük alınması gereken 300-400 mg’lik kafein ihtiyacınızı tamamlamış olursunuz. Kremalı ve ağır kahvelerden yukarıda belirtilen kahve çeşitlerine geçiş kolay olmayacağı için alıştırma evresinde kahve yanında hurma/kuru kayısı/gün kurusu ve çiğ kuruyemişleri tüketebilirsiniz. Böylece kahve tercihinizi değiştirirken hem tokluk hissi sağlamış hem de tatlı isteğinizi ortadan kaldırmış olursunuz.

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Zayıflama diyetleri ve kalori hesabı

Zayıflama Diyetleri ve Kalori Hesabı

Zayıflama diyetleri, besinlerle aldığımız enerjinin harcadığımız enerjiden daha düşük olması kuralına dayanır. Aslında “calorie in/calorie out” prensibine dayanan kalori kısıtlaması uygulamasıdır. ⚖️
Peki, bu teorik bilgi pratikte ne kadar geçerli? Kalori hesabına dayanan diyetler yapmak neden göründüğü gibi basit, uygulanabilir ve mantıklı değil? Telefonumuza indirdiğimiz uygulamalar üzerinden beslenmemizi takip ederek, sadece kalori gözettiğimiz diyetler yaparak neden bir yere varamıyoruz? 🧐
Nedenlerini şu şekilde sıralayalım:
1. Her gün kalori açığı yarattığımız bir beslenme rutini oluşturmak sanıldığı kadar kolay değildir. Müthiş bir azim, hırs ve irade gerektirir. Kişiyi psikolojik, sosyolojik ve mental olarak oldukça yorabilir.
2. Vücut metabolizması her günü eksi kaloriyle bitirdiğimizi fark ederek vücudu “savaş/kıtlık” durumundaymış gibi değerlendirir ve metabolizma hızı düşmeye başlar. Bu “savaşta” galip gelmek için gitgide daha düşük kalorili beslenmek zorunda kalırsınız (gerçeklikten uzak) 🥴
3. Farz edelim ki iradeniz güçlü oldukça azimlisiniz ve kısa sürede çok kilo verdiniz!! Fakat bu kilo sıvı ve kaslardan gitti. Yağlar hala bizimle. Uygulanan bu diyet aksatıldıkça, taviz verildikçe kilolar hızlıca yeniden alınmaya başlandı ve vücut yağ kütlesi düşmediği için kıyafetler hala dar gelmeye devam edecek ve görüntümüzde anlamlı bir değişim olmayacak.
4. Kalori hesabı sanıldığı kadar basit ve yüzeysel değil çünkü her kalori eşit değil.

“Her kalori eşit değil” konusunu biraz detaylandıralım.

Karbonhidrat, protein ve yağların sindirimleri, verdiği doygunluk hissi ve süresi, içerdikleri enerjinin metabolize ediliş biçimleri birbirinden oldukça farklıdır.
En bilinen örnek ise; glikoz ve fruktoz arasındaki fark. Temelde ikisi de şeker olup, metabolik yolları aynı değildir. Yapılan çalışmalara göre fruktoz ağırlıklı öğün sonrası acıkma hissinin daha çabuk oluştuğu ve fruktoz ağırlıklı beslenmenin genel sağlık durumuna olumsuz etkileri olduğu görülüyor.
Diğer bir örnek; proteinlerin kalori hesabına dahil edilmesi mantıklı değildir. Çünkü proteinlerin sindirimi sonucu oluşan aminoasitler pek enerji amaçlı kullanılmaz. Vücutta hormon ve hücre sentezi gibi birçok hayati görevi vardır ve metabolizmada yapım faaliyetleri için gereklidir.

Sonuç olarak;

✔️ Her kalori eşit değildir.
✔️ Öğünlerin içeriğini sadece kalori hesabı yaparak belirlemek doğru değildir.

Kaynak: Doktor Sitesi