Kategoriler
Sağlık

Avokadonun vücudumuz üzerindeki etkisi

AVOKADONUN YAPISI VE KANSER ÖNLEYİCİ ÖZELLİĞİ

Vücudumuzda meydana gelen kanserli hücrelerin en büyük silahı besinlerin yapısında bulunan antioksidan bileşiklerdir. Kansere neden olan serbest radikalleri temizlemeye yardımcı olan antioksidanlar avokadonun yapısında da bulunmaktadır. Buna ek olarak lif ve sağlıklı yağlar ve vitaminlerle doludurlar. E vitamini kaynağı olarak bahsedebiliriz. Avokado, tekli doymamış yağ asitleri açısından yüksektir. Kolesterolü düşürmeye yardımcı olur.
Araştırmalara göre, avokado açısından zengin bir beslenme tarzı kardiyovasküler hastalık riskini azaltıyor. Ayrıca bitkilerde bulunan kanser önleyici karotenoid olan lutein maddesi de avokadonun yapısında bulunmaktadır. Lutein
meme kanseri ve prostat kanseri üzerinde azaltıcı etkileri vardır. Avokadonun içinde barındırdığı fitokimyasallar kansere yol açabilen hücresel hasarının sebepleri başında gelen oksidatif stresi azalttığı yönde kanıtlanmış araştırmalar mevcuttur.

AVOKADO TÜKETİMİ İLE KEMİK YOĞUNLUNUN ARTMASI

Avokado, kemik yoğunluğunu arttırmaya yardımcı olabilecek sağlıklı yağlar arasında gösterilmektedir. Avokado, kemiklerimiz için önemli mineral olan magnezyum başta olmak üzere potasyum, kalsiyum, fosfor, çinko gibi mineraller içermektedir. Ayrıca içerdiği K vitamini de uygun kan pıhtılaşması için kemik sağlığında önemli bir rol
oynar ve kalsiyum emilimini arttırmaktadır. Bu durum da Osteoporoz (kemik erimesi)dan korunmak için önemli bir faktördür.

AVOKADONUN KİLO KAYBI İLE İLİŞKİSİ

Günümüzde avokado meyvesine ulaşılabilirlik ve öğünlere ekleyerek tüketmek artmaktadır. Özellikle diyabetin, obezitenin önünü kesmek, bel bölgesindeki yağlanmanın azalmasını istiyorsanız, diyetinize/beslenme rutininize Omega-3 ve Omega-9 yağ asitleri eklemek önemlidir. Yağ asitleri, hücrelerin ve hormonların düzgün çalışması için gereklidir. Yapılan bir çalışmada, avokado tüketen kişilerin viseral yağlanmayı (bel bölgesi) azalttığı yönde sonuçlar bulmuştur. Diyabeti olanlar veya diyabet riski taşıyanlar da kilo alma problemi ile karşı karşıya kalabiliyor.
Avokado aynı zamanda kan şekeri seviyenizi de dengede tutar. Bu iyi bir haber çünkü diyabet riskinizi azaltır. Kilo kaybı için en iyi avokado faydalarından biri iştahı bastırma yeteneğidir. Avokado yüksek miktarda lif içerdiğinden, kendinizi daha uzun süre tok hissedecek ve kalorisi yüksek fakat besin değeri olmayan yiyecekleri atıştırma olasılığınız azalacaktır. Gün içinde herhangi bir öğününüzün yanına veya içinde yarım avokado yemek sizi hem tok tutacak hem de almanız gereken lif miktarınızı arttırmış olacaksınız.

AVOKADO TÜKETİMİ İLE DÜŞÜK METABOLİK SENDROM RİSKİ
Avokado tüketimi, daha düşük metabolik sendrom ve kardiyovasküler hastalık riski ile ilişkilidir. İçerdiği anti-inflamatuar özelliği ile vücudumuzdaki iltihaplanmanın sebep olduğu zararlı bileşikler ile savaşıp süreci azaltmaya yardımcı olabilir. Bu besinin kan basıncını ve glikoz seviyelerini kontrol etmeye, insülin direncini azaltmaya ve sağlıklı
bir lipit profilini desteklemeye yardımcı olduğu gösterilmiştir. Ayrıca anormal kan pıhtısı oluşumuna karşı koruma sağladığı, inflamasyonu ve oksidatif stresi azalttığı gösterilmiştir. Avokado, bir dizi biyoaktif bileşik içerir. Bunlardan bazıları antioksidanlar, flavonoidler ve yağ asitlerini içerir. Bununla birlikte, araştırmacılar, bu
bileşiklerin farklı lipit profillerini nasıl etkilediği, diğer diyet bileşenleriyle nasıl etkileşime girdikleri ve metabolik sendromu önlemede veya tedavi etmede etkili olup olmadıkları konusunda hala net değil. Yapılan çalışmada, besin değeri yüksek besin alımları, daha düşük trigliserit ve HDL kolesterol seviyeleri ile ilişkilendirildi. Ve
avokado tüketen tüketiciler daha yüksek diyet lifi ve yağ alımına sahipti. Fakat avokado potasyum açısından oldukça zengin olduğunu belirtmiştik. Fazla tüketimi vücutta potasyum seviyelerinin yükselmesine neden olabileceğinden, böbrek sorunları olan kişilere genellikle avokado alımını sınırlamaları önerilir. Ama kalp için avokadonun koroner kalp hastalığı (KKH) riskini azalttığı gösterilmiştir. Son zamanlarda yapılan bir çalışma, yarım porsiyon tüketerek KVH (kardiyovasküler hastalığı) riskinin yüzde 20'ye kadar azaltılabileceğini öne sürdü. Ayrıca avokadodaki
oleik yağ asidi (Omega-9) kardiyovasküler sisteminizin sağlığını iyileştirebilir. Bir çalışmada, günde yarım avokado yemenin daha düşük metabolik sendrom riski ile ilişkili olduğunu bulmuştur. Yakın zamanda yapılan bir çalışma, avokado çekirdeği ekstresinin, bağışıklık sisteminde önemli bir oyuncu olan makrofajlar tarafından proinflamatuar proteinlerin üretimini engelleyebileceğini göstermiştir. Sonuç olarak, tohum özü değerli bir fonksiyonel gıda maddesi haline gelebilir.

SONUÇ OLARAK
Bu bağlamda, avokadonun yararlı kısımlarını anlatmış bulunmaktayım fakat unutulmamalıdır ki beslenme kişiye özel olduğu için bu besinin de tüketilme zorunluluğu yoktur. Her besinin belli yararları ve zararları olduğunu ve bunları
belirterek, tüketilme durumunun kişiye bırakılması taraftarıyım. Avokadonun günümüz besin çeşitliliği için güzel bir alternatif olduğu, birden fazla farklı çeşitler ile sofralarımızda bulunabileceği gibi vücudumuza girdiğinde de ne gibi durumların ortaya çıktığını aktarmak istedim. Diyetisyenlerin önerdiği günlük porsiyon çeyrek avokado şeklindedir. Ne şekilde tüketmek istemek kişiye kalmıştır.

Avokado, çeşitli şekillerde tüketilebilen çok yönlü ve sağlıklı bir meyvedir. İşte avokadoyu yemeklerle birlikte tüketmenin bazı yollarını aşağı da 5 adet lezzetli tarif verilmiştir.

1. Kızarmış Tam Tahıllı Ekmek Üzerine Dilimlenmiş Şekilde Tüketilebilir. Bu tarif basit ve doyurucu bir kahvaltı veya atıştırmalık (ara öğün) olabilir. Daha fazla lezzet ve besleyicilik katmak için üzerine biraz tuz, karabiber veya pul biber
serpebilir, dilimlenmiş domates, haşlanmış yumurta gibi başka soslar ekleyebilirsiniz. Hangi öğün de tüketilmek istenilir ise malzemeler ve porsiyonlar değişkenlik gösterebilir.

2. Salatalara İlave Edilebilir. Avokado, salata içinde yağ grubundan olmak üzere eklenebilir. Küpler veya dilimler halinde yeşillikler, kırmızı sebzeler ve salata sosu ile deneyimleyebilirsiniz.

3. Smoothie İçinde Kullanılabilir. Avokado, bir smoothie'yi kıvamı daha dolgun ve besleyici hale getirir. Kremsi ve doyurucu bir içecek için diğer meyveler, yeşillikler ve badem sütü gibi bitkisel sütlerle veya yoğurt gibi bir sıvı ile karıştırıp, chia tohumu ile sağlık deposu haline getirilebilir.

4. Mayonez Veya Tereyağı Yerine Kullanılabilir. Avokado, sandviçlerde, dürümlerde veya unlu mamullerde mayonez veya tereyağı için sağlıklı bir yağ opsiyonu olabilir. Özellikle ince kıyılmış sarımsak, baharatlar ile zenginleştirip olgunlaşmış avokadonuzu kullanacağınız miktarı çatal ile püre haline getirin ve dilediğiniz ekmeğin üzerine sürün. Eğer birden fazla avokadoyu püre haline getirmek isterseniz, çabuk bozulmaması için avokadoyu limon ile birleştirip, ağzı hava almayacak bir saklama kabı içinde öğünleriniz de afiyetle tüketebilirsiniz.

KİNOA BOWL
5 yemek kaşığı haşlama kinoa veya siyez bulguru
4 yemek kaşığı haşlama yeşil mercimek veya fırın kabak ( 1 orta boy )
1 adet orta boy haşlanmış pancar ( dilimlenmiş )
¼ avokado ( çeyrek ya da yarım )
Domates – Salatalık – Yeşillik ( isteğe bağlı )
1 çay kaşığı tahin veya çörek otu veya 1 ttalı kaşığı zeytinyağı
1 limon
Baharatlar ( pulbiber,zerdeçal, karabiber..)
 Bütün malzemeler bir kapta birleştirilip, karıştırılması gerek..

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Kanserden koruyan beslenme

KANSERDEN KORUNMADA BESLENME

Kanser oluşumunda sigara kullanımından sonra yaşam tarzı faktörleri içinde riski en çok artıran etmenin beslenme olduğunu biliyor muydunuz?

Beslenmeyi ise alkol alımı, obezite ve fiziksel aktivite gibi faktörler takip ediyor ve kanser riskini en çok artıran sebeplerden olduğu kabul ediliyor.

kanserden korunmak için yapılabilecekleri Dünya Kanser Araştırma Fonu/Amerikan Kanser Araştırma Enstitüsü şöyle sıralıyor:

İdeal ağırlık sınırları içinde mümkün olduğunca zayıf olmak,
Meyve, sebze, tam tahıllar ve bakliyatlardan zengin beslenmek,
İşlenmiş et (sucuk, salam, sosis gibi) tüketmemek,
Kırmızı eti az miktarda tüketmek,
Tuz alımını sınırlamak,
Kanserden korunmak için yapılabilecek “sağlıklı bir diyet” müdahaleleridir.

Yapılan her bir “Sağlıklı bir diyet” önerisi kanser riskinde %5 azalma sağlamaktadır.

Besinleri kansere sebep olabilenler ve kanserden koruyucu özellikleri olanlar gibi oldukça geniş bir aralıkta değerlendirebiliriz.

  • Rafine şeker ve glisemik indeksi (bir gıdanın kan şekerini yükseltici etkisi) yüksek besinler kanser riskini artırmaktadır.
  • İşlem görmüş et ürünleri (jambon, sosis, salam, sucuk gibi) tüketimini minimumda tutmak- Mümkünse tüketmemek- kanserden korunmaya yardımcı olur.
  • Tereyağı, içyağı, kuyruk yağı tüketimi kanser riskini artırmaktadır. Bu yağların yerine zeytinyağı, fındık yağı, kolza- kanola yağına ağırlık verilmelidir. Mısırözü, soya, ayçiçeği ve pamuk yağı tüketimi ise mümkün olduğunca sınırlandırılmadır. Kabaca oranlayacak olursak bir birim katı yağ, bir birim herhangi bir sıvı yağ ve 1-1,5 birim zeytinyağı tüketimi idealdir.
  • Omega-3 yağ asitleri direkt tedavi edici etkisinden çok, hastalıktan korunma ve ağrıları dindirici etkisi görülmektedir.
  • Lif içeriği yüksek besinler (sebze, meyve, kepeği ayrılmamış tahıl ve kurubaklagiller vb.) kanser riskini azaltmaya yardımcı olabilecek çok sayıda fitokimyasal (örn. lignanlar, polifenoller ve terpenler) içerir.
  • A, C, D ve E vitaminleri özellikle kanserden koruyucu etkilere sahip olduğu bilinmektedir.

Önerilen miktar kişiden kişiye değişiklik göstermekle beraber günde en az 5 porsiyon (en az 400 g / gün) sebze ve meyve tüketimi, bunların en az 2,5-3 porsiyonunun sebze, 2-3 porsiyonunun meyve olması önerilmektedir. Sebzelerin kendi içlerinde en az iki porsiyon yeşil yapraklı sebze (ıspanak, brokoli gibi) veya domates gibi diğer sebzeler, meyve ise portakal, limon gibi turunçgiller veya antioksidanlardan zengin meyveler olarak çeşitlendirilmesi önerilir.

Kategoriler
Sağlık

İnsulin direnci

İnsülin direnci, vücudun insüline yanıt verme yeteneğinin azalmasıdır. Bu durumda, vücutta normalden daha fazla insülin üretir, ancak hücreler insülini kullanamaz. Bu durum, zamanla kan şekeri seviyelerinde yükselmeye ve diyabete neden olabilir. İnsülin direnci hakkında daha fazla bilgi edinmek için bu makaleyi okuyun.

İnsülin nedir?

İnsülin, pankreas tarafından üretilen bir hormondur. İnsülin, karbonhidratları, yağları ve proteinleri kullanarak enerji üretmek için hücrelere glikoz alımını artırır. Ayrıca, karaciğerde glikoz üretimini azaltarak kan şekeri seviyelerini düzenler.

İnsülin direnci nedir?

İnsülin direnci, hücrelerin insüline yanıt verme yeteneğinin azalmasıdır. Bu durumda, pankreas normalden daha fazla insülin üretir, ancak hücreler insülini kullanamaz. Bu durumda, kan şekeri seviyeleri yükselir. Kan şekeri seviyelerinin yüksek olması, vücuttaki hücrelere zarar verebilir ve zamanla diyabete neden olabilir.

İnsülin direnci nedenleri nelerdir?

  1. Yaş: Yaş ilerledikçe, insülin direnci riski artar.
  2. Obezite: Fazla kilolu veya obez insanlar, insülin direnci geliştirme riski daha yüksektir.
  3. Genetik faktörler: Bazı insanlar, insülin direnci geliştirme riski daha yüksek olan genlere sahiptir.
  4. Sedanter yaşam tarzı: Düzenli egzersiz yapmayanlar, insülin direnci riski daha yüksektir.
  5. Beslenme alışkanlıkları: Sağlıksız beslenme alışkanlıkları, özellikle yüksek karbonhidratlı ve şekerli yiyecekler tüketmek, insülin direnci riskini artırabilir.

İnsülin direnci belirtileri nelerdir?

İnsülin direnci belirtileri, genellikle diyabet gibi kronik bir hastalık gelişmeden önce fark edilmez. Bununla birlikte, aşağıdaki belirtiler, insülin direnci olan bazı insanlarda görülebilir:

Yorgunluk: İnsülin direnci olan kişiler, enerji düşüklüğü ve yorgunluk hissedebilir.

Kan şekeri seviyelerinde dalgalanmalar: Kan şekeri seviyeleri yüksek veya düşük olabilir.

İştah artışı: İnsülin direnci olan kişiler, normalden daha fazla yemek yeme isteği hisseder.

Kiloda artış: İnsülin direnci, kilo alma eğilimini artırabilir.

Yüksek tansiyon: İnsülin direnci olan kişiler, yüksek tansiyon riski altındadır.

Cilt problemleri: Insülin direnci olan kişilerde, akne ve koyu renkli cilt lekeleri (akantozis nigrikans) görülebilir.

Yüksek trigliserid seviyeleri: Insülin direnci olan kişilerde, trigliserid seviyeleri yüksek olabilir.

İnsülin direnci teşhisi nasıl konur?

İnsülin direnci teşhisi için kan testleri yapılır. Bu testler, açlık kan şekeri, açlık insülin seviyeleri ve HbA1c (3 aylık ortalama kan şekeri) gibi değerleri ölçer. Ayrıca, bazen glukoz tolerans testi yapılır. Bu testte, kişi önceden belirlenmiş bir miktar glukoz içeren bir içecek içer ve kan şekeri seviyeleri belirli aralıklarla ölçülür.

İnsülin direnci tedavisi nasıl yapılır?

İnsülin direncinin tedavisi, yaşam tarzı değişiklikleri ve bazen ilaç tedavisi ile yapılır.

Yaşam tarzı değişiklikleri arasında düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek ve kilo vermek yer alır. Egzersiz, kas hücrelerindeki insülin duyarlılığını artırır ve kan şekeri seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Sağlıklı beslenmek, yüksek lifli gıdalar, proteinler ve sağlıklı yağlar tüketmek ve şekerli ve işlenmiş gıdalardan kaçınmak anlamına gelir. Kilolu veya obez olan insanlar, kilo vererek insülin direncini azaltabilirler.

İlaç tedavisi, insülin direnci olan kişilerde kan şekeri seviyelerini düşürmek için kullanılabilir. Bu ilaçlar arasında metformin, pioglitazon ve akarboz yer alır.

Sonuç olarak, insülin direnci, vücudun insüline yanıt verme yeteneğinin azalmasıdır ve zamanla diyabete neden olabilir. Yaşam tarzı değişiklikleri ve bazen ilaç tedavisi, insülin direncinin yönetilmesine yardımcı olabilir. Erken teşhis ve tedavi, diyabet geliştirme riskini azaltabilir ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimseyerek insülin direncinin önlenmesine yardımcı olabilir.