Kategoriler
Sağlık

Neden yumurta, nasıl yumurta ?

Bir yumurta dışarıdan hiçbir ihtiyaç duymadan, yetişkin bir tavuk olmak için gerekli olan tüm besinleri ve yapı taşlarını içermektedir. Anne sütünden sonra gelen yeryüzündeki en değerli besindir. Protein kalitesi yüksektir, bu nedenle örnek protein olarak adlandırılır. Bu proteinlerin tamamı vücut proteinini dönüşür ki anne sütü hariç hiçbir besinde bu özellik yoktur. Yumurta proteini insan vücudunda sentezlenemeyen ve kesinlikle besinler ile dışarıdan alınması gerekli olan “esansiyel amino asitleri” yeterli ve dengeli miktarlarda içermektedir. Aynı zamanda yumurta; demir, selenyum, folat; A vitamini, B2 , B5, B12 vitaminlerinden de zengindir. Büyüme ve gelişmede, doku onarımında, sinir sisteminin gelişmesinde ve beyin gelişiminde oldukça önemli bir yere sahiptir. Besin zehirlenmelerine neden olabileceğinden çiğ ya da az pişmiş şekilde tüketilmemeli, pişirilmeden önce kabuğu yıkanmalıdır.

Orta büyüklükteki bir yumurta 6 gram protein, 5 gram yağ içermektedir ve 77 kaloridir. Yumurta, yüksek kolesterol içeren besinlerden biri olması nedeniyle yıllarca tüketimi tartışılmıştır. Özellikle belirli bir yaştan sonra yenilmemesi gerektiği öne sürülse de, bu düşünce artık günümüzde geçerli değildir. Yumurta sarısı, yüksek kolesterol içermesine karşın doymamış yağ asit içeriği yüksek olduğundan ve lesitin içerdiğinden dolayı kolesterol yükseltici etkisi; yağlı et ve süt ürünlerinden daha düşüktür. Çalışmalar, yeterli miktarda yumurta tüketen bireylerin kolesterol profillerinin iyi yönde etkilendiğini göstermektedir.

Türk Gıda Kodeksi Yumurta Tebliğine göre A ve B sınıfı olmak üzere iki tür yumurta bulunmaktadır. A sınıfı yumurta doğrudan insan tüketimine veya gıda sanayisinin kullanımına sunulan yumurtadır ve belirli kalite özellikleri bulunmaktadır. Örneğin; Yumurta kabuğu temiz olmalıdır. Kabuk, hafif pütürlü olabilir. Kabuk, sağlam yapılı, çatlaksız, kırıksız ve şekli normal olmalıdır. Hava boşluğu; “ekstra taze” olarak satışa sunulan yumurtada 4 mm, diğerlerinde 6 mm’den yüksek olmamalı ve sabit olmalıdır. Yumurta akı; berrak, saydam ve jel kıvamında olmalı, yabancı madde içermemelidir. Yumurta sarısı; ışık muayenesinde merkezde yuvarlak gölge şeklinde görülmeli, yumurtanın döndürülerek hareket ettirilmesinde merkezden belirgin şekilde ayrılmamalı ve yabancı madde içermemelidir. Yumurta içeriğinde gözle görülebilir embriyo bulunmamalıdır. Yabancı koku içermemelidir. Çok büyük (XL) yumurta 73 g ve üzerinde, büyük yumurta (L) 63 g ile 73 g arasında, orta büyüklükteki yumurta(M) 53 g ile 63 g arasında, küçük boyutlu yumurta (S) ise 53 gramın altında olmalıdır. B sınıfı yumurta ise yukarıdaki kalite özelliklerini karşılamayan, doğrudan insan tüketimine sunulmaya uygun olmayan ve işlenmek suretiyle yumurta ürünlerinin hazırlanmasına uygun kabuklu yumurtayı ifade eder.

A sınıfı yumurtada yetiştirme metodu kodu, işletme ve kümes numarası kolayca görülebilir, okunaklı ve en az 2 mm yükseklikte olacak şekilde yumurta kabuğu üzerine damgalanır. Yetiştirme metodu kodu, işletme ve kümes numarası önüne, organik yetiştiricilik için 0, free range (açık dolaşıma erişim) yetiştiricilik için 1, kümeste kafessiz yetiştiricilik için 2 ve kafesli yetiştiricilik için 3 olacak şekilde sistem tarafından otomatik olarak verilir. Örneğin üzerinde 0TR060000060000-01 kodu olan bir yumurtada; başlangıçtaki sıfır organik yumurta olduğunu, ardından gelen TR, Türkiye’de üretildiğini, 06 Ankara il plakasını, 0000060000 bakanlıkça işletmeye özgü verilen kodu, sondaki 01 ise kümes numarasını ifade etmektedir.

A sınıfı yumurtanın üzerine yumurtlama tarihi damgalanabilir, zorunlu değildir. Yumurtlama tarihi gün, ay, yıl olarak damgalanır ve yumurtanın bu tarihten itibaren 28 gün içerisinde tüketilmesi gerekmektedir.

Daha çok pazarlarda rastladığım organik adı altında uygunsuz saklama koşullarında, saman içlerinde satılan aslında organik olmayan yumurtaları satın almayınız. Artık biliyoruz ki yumurtanın organik olduğunu ancak üzerindeki yetiştirme kodundan anlayabiliriz. Unutmayın bilinçli tüketici olmak sizin elinizde!

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Neden yağlanıyoruz ?

Bugün çoğu kişinin problemi haline gelen yağlanmadan bahsedelim.

Neden yağlanıyoruz ?

Vücudun yağları depolaması için yani yağlanma için iki önemli uyaran var. Bunlar kan şekeri ve insülin düzeylerinin yüksek olması.

Bu değerler neden yükselir ?

Karbonhidrat ve protein açısından zengin beslenme bu değerlerin yüksek olmasına neden olur. Sık sık beslenmek de bu nedenler arasındadır.

Bu değerler yağlanmaya nasıl etki ediyor ?

Kan şekeri ve insülin değerlerinin yüksek olmasının nedeni vücuda alınan KARBONHİDRAT ve PROTEİNden kaynaklanıyor. Bu değerler yüksek olunca vücut enerji kaynağı olarak karbonhidratları kullanmak ister ve yağları depolar. Çünkü zaten fazla miktarda karbonhidrat tüketilmiş vücut ilk önce bunları enerji olarak kullanır yağları ise depolar. Depolanan yağlarda yağlanma olarak bize geri döner.

İşte yağlanmanın özü bu. Neden yağlandığınızı artık biliyorsunuz.

Yağlanmayı önlemek için ne yapmalıyız ?

Yağlanma için iki önemli uyaran olduğundan ve bu uyarıların kan şekeri ve insülin düzeylerinin yüksek olması olduğundan yukarıda bahsettim. O zaman yağlanmayı önlemek için bu uyaranları düşürmemiz gerekiyor. Bu değerlerin neden yükseldiğinden de yukarıda bahsettim. Karbonhidrat ve protein açısından zengin beslenme ve sık sık beslenme en önemli iki neden.

O zaman biz ne yapacağız ? Yükselmesine neden olan şeylerin tam tersini yapacağız.

Karbonhidratı olabildiğince hayatımızdan çıkaracağız, almamız gerektiğini kadar protein alacağız. Ve bu ikisi yerine sağlıklı yağları hayatımıza ekleyeceğiz. Sık sık yemeyeceğiz, ara öğün mantığından uzaklaşacağız, öğün aralarını uzatacağız. Düzenli oruç tutacağız.

Bunlar aklınıza bir şey getirdi mi ?

Ketojenik beslenme ve Intermittent Fasting. Aklın yolu birdir.

Kaynak: Doktor Sitesi

Kategoriler
Sağlık

Şekerin tatlı tehlikesi

Sağlık söz konusu olduğunda şekerin acı tatlı bir ünü vardır.Şeker, meyve ve sebzeler, tahıllar ve süt ürünleri gibi karbonhidrat içeren tüm gıdalarda doğal olarak bulunur.Doğal şeker içeren tüm gıdaları tüketmek hiç sorun değildir.Çünkü doğal şeker içeren gıdalar ayrıca yüksek miktarda lif, mineral ve antioksidan, protein ve kalsiyum içermektedir.Vücudumuz bu yiyecekleri yavaş sindirdiği için içindeki şeker, hücrelerimize sabit bir enerji kaynağı sağlamakradır.Yüksek miktarda meyve,sebze ve tam tahıl alımının da diyabet,kalp hastalığı ve baze kanserler gibi kronik hastalık riskini azalttığı araştırmalarda gösterilmiştir.Yani doğal şekerin vücudumuza zararlı etkisi görülmemektedir.

Fakat bu durum ilave şeker yani doğal olmayan şeker için aynı değildir.Gıda üreticilerinin lezzeti artırmak veya raf ömrünü uzatmak için ürünlere eklediği şekeri fazla tükettiğimizde sağlığımız olumsuz etkilemektedir.

KALP HASTALIKLARI RİSKİNİ ARTIRIYOR

2014 yılında JAMA Internal Medicine’de yayınlanan bir çalışmada, yüksek şekerli diyet ile beslenenlerde kalp hastalığından ölme riskinin daha yüksek olduğu sonucuna varılmıştır.15 yıllık çalışma boyunca, kalorilerinin %17 ile %21’inin ilave şekerden alan kişilerin, kalorilerinin %8′ ini ilave şeker olarak tüketenlere kıyasla kardiyovasküler hastalıktan ölme riski %38 daha yüksek bulunmuştur.Temel olarak, ilave şeker alımı ne kadar yüksek olursa, kalp hastalığı riski de o kadar artıyor.Yüksek miktarda ilave şeker kalp üzerindeki zararlı etkisini karaciğer yükünü artırmakla gerçekleştiriyor.Karaciğerimiz şekeri alkolle aynı şekilde metabolize etmekte ve diyet karbonhidratlarını yağa dönüştürmektedir.Şeker tüketiminin artmasıyla yağ birikintisi giderek artarak diyabete katkıda bulunan yağlı karaciğer hastalığına neden olmaktadır.Yağlı karaciğer ise kalp hastalığı riskini artırmaktadır.

HİPERTANSİYONA NEDEN OLUYOR

Çok fazla ilave şeker tüketmek kan basıncını yükseltmekte ve durum vücudumuzda kronik inflamasyona neden olmaktadır.Özellikşe fruktoz şurubunun tüketimi yüksek olan bireylerde hipertansiyona yakalanma ihtimali artmaktadır.Fruktoz şurubu bu etkisini damar duvarlarında nitrik oksit üretimini azaltarak ve kan basıncını yükselterek göstermektedir.

KOLON KANSERİ RİSKİNİ ARTIRIYOR

Gut dergisinde yayınlanan Nurses Health Study II bilimsel çalışma sonuçlarına göre; 50 yaşından önce günde 2 adet şekerli içecek içen kadınların içmeyenlere göre 2 kat daha fazla kolon kanserine yakalandığı bulunmuştur.İçeceklerdeki yüksek früktoz şurubunun ve gazlı içeceklerde bulunan fosforik ve karbonik asidin kolon kanseri için risk faktörü olabileceği bildirilmektedir.

HER GÜN 1 BARDAK ŞEKERLİ İÇECEK TÜKETİMİ OBEZİTE, İNSÜLİN DİRENCİ, TİP 2 DİYABET VE KANSER HASTALIKLARINI ARTIRMAKTADIR.

EKLENEN ŞEKERİ HAYATINIZDAN ÇIKARIN

Gıda etiketlerini okumak, ilave şeker alımınızı izlemenin en iyi yollarından biridir.İlave şeker içeren gıdalarda ilk olarak bu adları arayın ve bulundukları gıdaların miktarını ve sıklığını azaltmaya çalışın:

  • Esmer şeker
  • Mısır tatlandırıcı
  • Mısır şurubu
  • Meyve suyu konsantreleri
  • Yüksek fruktozlu mısır şurubu
  • Bal
  • Malt şekeri
  • Şeker kamışı
  • “oz” ile biten şurup şeker molekülleri (dekstroz, fruktoz, glikoz, laktoz, maltoz, sakaroz)

Kaynak: Doktor Sitesi